Üç harf: B – E – N
Bu kadar basit görünmesine, ismin yalın haline örnek teşkil etmesine karşın, bundan daha kaotik bir sözcük düşünemiyorum. Neden mi?
Birisiyle “ben…” diye konuşmaya başladığında karşındaki “sen…” diyerek karşılık verir. Senin “ben”in onun dilinde “sen” oluvermiştir. E pek tabi ki benci(l)dir “ben”, kendinden başkasının “ben”i olmana imkan yoktur. Bunun bir basamak üstü, iyi ihtimalle “biz” olmaktır-ki bu da ayrı bir yazı konusudur.
“Bir ben vardır bende, benden içeri” meselesine gelince; karşılıklı duran aynalar gibi, nereden başlayıp nerede bittiğini bilmeden çoğalır durursun bu üç harfte… Bu yüzden de, “Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?” kıvamındaki sorularla karşılaştığımda, albümlerimdeki yüzlerce fotoğrafı -çantasından Ace çıkaran Ayşe Teyze misali- bana bu soruyu yöneltenlerin önüne dökmek isterim. Hiçbir zaman kendisini beş kelimeyle tarif edemeyenler için nasıl anlatsam, nereden başlasam kıvranışını sonlandırabilecek tek bir cevap vardır aslında…
Beni üzenleri, gülümsetenleri, kıskananları, kıskandıranları, bağrına basanları, kandıranları, mutlu edenleri, bulutların üstüne uçuranları, acıtanları, düşünenleri, özleyenleri;
Bana kazık atanları, güvenenleri, yardım edenleri, şüpheyle yaklaşanları, destek olanları;
Bende iz bırakanları, yaralar açanları, anti-depresan etkisi yaratanları;
Benden bıkanları, kopamayanları, kaçanları…
Senelerin birikimini, tüm çelişkilerimi, hayallerimi, sırlarımı, anılarımı, acılarımı, paylaşımlarımı, kahkahalarımı, suskunluklarımı, her “hal“imi tüm yalınlığıyla tek nefese sığdıran sözcük: BEN!