Vakti geldiği zaman
Zaman denince aklınıza ne geliyor? Üzerine kolayca beyin fırtınası yapılabilecek bir kavramken zaman; algılaması en zor olanıdır aynı zamanda… Her söz bir kenarından “zamana” tutunur. Göreceli bir “algı”dır.
Bilim dünyası, “hareket eden cisimler ve meydana gelen değişimler arasında yaptığımız belirli bir sıralamadan doğan bir kavramdır” diye tanımlıyor zamanı. Zaman kavramı, tarih boyunca felsefenin ilgi alanlarından biri olmasının yanı sıra matematik ve fizik çalışmalarının da önemli alanlarından biri oldu. Zaman diye bahsettiğimiz algı, bir anı bir başka anla kıyaslama yöntemi olarak basitçe de tanımlanabiliyor. Örneğin bir cisme vurduğumuzda belirli bir ses çıkar. Tekrar vurduğumuzda yine bir ses çıkar. Kişi, birinci ses ile ikinci ses arasında bir süre olduğunu düşünür ve bu süreye “zaman” der. Oysa ikinci sesi duyduğu anda, birinci ses sadece zihnindeki bir hayalden ibarettir. Sadece hafızasındaki bir bilgidir. Kişi, hafızasında olanı, yaşamakta olduğu anla kıyaslayarak zaman algısını elde eder. Eğer bu kıyas olmazsa, zaman algısı da olmaz.
Beynimiz belirli bir sıralama yöntemine alıştığı için zamanın hep ileri aktığını düşünürüz. Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karar ve dolayısıyla tamamen izafi… Gerçekte zamanın nasıl aktığını ya da akıp akmadığını asla bilemeyiz. Bu da zamanın mutlak bir gerçek olmadığını, sadece bir algı biçimi olduğunu gösterir. Zaman içinde olduğumuz 3 mekân ve 1 zaman boyutlu uzay-zamanının soyut olan boyutu olarak da kabul edilir. Zaman olgusu fizikte ‘t’ (Latince zaman anlamına gelen tempus kelimesinin baş harfi) harfiyle tanımlanır. Zaman beyinde saklanan birtakım hayaller arasında kıyas yapılmasıyla var olur. Eğer bir insanın hafızası olmasa, beyni bu tür yorumlar yapmaz ve dolayısıyla zaman algısı da oluşmaz. Bir insanın “ben otuz yaşındayım” demesinin nedeni, beyninde söz konusu otuz yıla ait bazı bilgilerin biriktirilmiş olmasıdır. Eğer hafızası olmasa, ardında böyle bir zaman dilimi olduğunu düşünmez, sadece yaşadığı tek bir “an” ile muhatap olur.
Zaman mutlak değildir, meydana gelen olaylara göre farklı algılanan göreceli bir kavramdır. Nobel ödüllü genetik profesörü ve düşünür François Jacob, “Mümkünlerin Oyunu” adlı kitabında zamanın geriye akışı ile ilgili şunları anlatır:
“Tersinden gösterilen filmler, zamanın tersine doğru akacağı bir dünyanın neye benzeyeceğini tasarlamamıza imkan vermektedir. Sütün fincandaki kahveden ayrılacağı ve süt kabına ulaşmak için havaya fırlayacağı bir dünya; ışık demetlerinin bir kaynaktan fışkıracak yerde bir tuzağın (çekim merkezinin) içinde toplanmak üzere duvarlardan çıkacağı bir dünya; sayısız damlacıkların hayret verici işbirliğiyle suyun dışına doğru fırlatılan bir taşın bir insanın avucuna konmak için bir eğri boyunca zıplayacağı bir dünya. Ama zamanın tersine çevrildiği böyle bir dünyada, beynimizin süreçleri ve belleğimizin oluşması da aynı şekilde tersine çevrilmiş olacaktır. Geçmiş ve gelecek için de aynı şey olacaktır ve dünya tastamam bize göründüğü gibi görünecektir.”
Zamanın bir algı olduğu, 20. yüzyılın en büyük fizikçisi sayılan Albert Einstein’ın ortaya koyduğu “Genel Görecelik Kuramı” ile de doğrulanmış… Lincoln Barnett, Evren ve Einstein adlı kitabında bu konuda şunları yazar: “Salt uzayla birlikte Einstein, sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akan şaşmaz ve değişmez bir evrensel zaman kavramını da bir yana bıraktı. Görecelik kuramını çevreleyen anlaşılmazlığın büyük bölümü, insanların zaman duygusunun da renk duygusu gibi bir algı biçimi olduğunu kabul etmek istemeyişinden doğuyor… Nasıl uzay maddi varlıkların olasılı bir sırası ise, zaman da olayların olasılı bir sırasıdır.” Zamanın öznelliğini en iyi Einstein’in sözleri açıklar: “Bireyin yaşantıları bize bir olaylar dizisi içinde düzenlenmiş görünür.
Bu diziden hatırladığımız olaylar ‘daha önce’ ve ‘daha sonra’ ölçüsüne göre sıralanmış gibidir. Bu nedenle birey için bir ben-zamanı, ya da öznel zaman vardır. Bu zaman kendi içinde ölçülemez. Olaylarla sayılar arasında öyle bir ilgi kurabilirim ki, büyük bir sayı önceki bir olayla değil de, sonraki bir olayla ilgili olur.” Einstein, Barnett’in ifadeleriyle, uzay ve zamanın da sezgi biçimleri olduğunu, renk, biçim ve büyüklük kavramları gibi bunların da bilinçten ayrılamayacağını gösterir. Genel Görecelik Kuramı’na göre “zamanın da, onu ölçtüğümüz olaylar dizisinden ayrı, bağımsız bir varlığı yoktur. Zaman bir algıdan ibaret olduğuna göre, tümüyle algılayana bağlı, yani göreceli bir kavramdır. Zamanın akış hızı, onu ölçerken kullandığımız referanslara göre değişir. Çünkü insanın bedeninde zamanın akış hızını mutlak bir doğrulukla gösterecek doğal bir saat yoktur. Lincoln Barnett’in belirttiği gibi “rengi ayırt edecek bir göz yoksa, renk diye bir şey olmayacağı gibi, zamanı gösterecek bir olay olmadıkça bir an, bir saat ya da bir gün hiçbir şey değildir” Zamanın göreceliği, rüyada çok açık bir biçimde yaşanır. Rüyada gördüklerimizi saatler sürmüş gibi hissetsek de, gerçekte her şey birkaç dakika hatta birkaç saniye sürmüştür. Zamanın göreceliği, bilimsel yöntemle de ortaya konmuş somut bir gerçektir.
Einstein’ın Genel Görecelik Kuramı ortaya koymaktadır ki zamanın hızı, bir cismin hızına ve çekim merkezine uzaklığına göre değişir. Hız arttıkça zaman kısalmakta, sıkışmakta; daha ağır daha yavaş işleyerek sanki “durma” noktasına yaklaşır. Einstein’ın araştırmasındaki örneğine göre aynı yaştaki ikizlerden biri dünyada kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızda uzay yolcuğuna çıkar. Uzaya çıkan kişi, geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardeş için zamanın daha yavaş akmasıdır. Aynı örnek bir baba ve oğul için de düşünülebilir; “eğer babanın yaşı 27, oğlunun yaşı 3 olsa, 30 dünya senesi sonra baba dünyaya döndüğünde oğul 33 yaşında, baba ise 30 yaşında olacaktır.” Zamanın izafi oluşu, saatlerin yavaşlaması veya hızlanmasından değil; tüm maddesel sistemin atom altı seviyesindeki parçacıklara kadar farklı hızlarda çalışmasından ileri gelir. Zamanın kısaldığı böyle bir ortamda insan vücudundaki kalp atışları, hücre bölünmesi, beyin faaliyetleri gibi işlemler daha ağır işler. Kişi zamanın yavaşlamasını hiç fark etmeden günlük yaşamını sürdürür.
Zaman, ışık hızı ile de dolaysız bir ilişki içinde. Maddenin ışık hızına yaklaşması durumunda zamanının yavaş akması, ışık hızında durması ve ışık hızı ötesinde de tersine akması; takyonlar denilen atom altı parçacıkların ışıktan hızlı hareket ettiği ve zamanlarının gelecekten geçmişe doğru aktığı veya içinde bulunduğumuz uzay-zamandan başka sonsuz sayıda da ihtimalin olabileceği hipotezleri de modern fiziğin ve rölativite teorisinin temelini oluşturan konulardan…
Yılları ve günleri ilk olarak birimlere bölenler ise Sümerler oldu. Mısırlılarla devam eden zamanı doğru ölçme çalışmaları, Yunan ve Roma medeniyetlerinde iyice geliştirildi. Eski Mısır rahiplerine göre zaman; enerjinin yok oluş ya da bir diğer anlamı ile enerjinin dönüşüm süreciydi ve sonsuz olan tanrıyı simgeliyordu…
Bizler beynimizde muhafaza edilen birtakım bilgiler arasında kıyas yaparak zaman algısına ulaşırız. Hafızamız olmasa, beynimiz de bu yorumları yapmaz ve dolayısıyla zaman diye bir algı da oluşamaz. Hatta hafızamız olmasa, şu ana kadar yaşadığımız yıllara dair bir bilgi de beynimizde bulunmaz ve bizim için yalnızca şu ‘an’ olur. Aynı şekilde, gece yatağımızda yatarken susamamız, kalkıp elektrik düğmesine basmamız, mutfağa ilerlememiz, bardağı raftan alıp içine su doldurmamız ve içmemiz; kısacası yatağımıza tekrar yatana kadar geçen süreç, yalnızca beynimizde yer alan bilgilerdir. Tüm bunlara göre zaman, -kim bilir belki de- sadece bir bilgiden ibarettir…
Kur’an’daki zaman ayetleri
“Sizi çağıracağı gün, O’na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.” (İsra Suresi, 52)
“Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar…” (Yunus Suresi, 45)
“Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Dediler ki: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.” Dedi ki: “Yalnızca az (zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.'” (Müminun Suresi, 112-114)
“… Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac Suresi, 47)
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.” (Secde Suresi, 5)
Sözlük anlamlarıyla “zaman”
– Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit: “Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım.”- Ö. Seyfettin.
– Bu sürenin belirli bir parçası, vakit: ” Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir.”- A. İlhan.
– Belirlenmiş olan an.
– Çağ, mevsim:” Gül zamanı. Çocukluk zamanı .”- .
– Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit .
– Dönem, devir : ” Eski müdür zamanında hayli şımarmış olan bu miskin ve ukala herifi sepetledi.”- H. Taner.
– Gök bilimi Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram .
– Dil bilgisi Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı: “Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir .”- .
– Jeoloji Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri .
Atasözleri, deyimler ve birleşik sözlerdeki “Zaman”
Zaman almak – Sürmek, devam edip zamanı geçirmek
Zamana uymak – Davranışlarını içinde bulunulan günün şartlarına uydurmak
Zaman bırakmak – Bir iş için süre ayırmak
Zamanı avlamak – Uygun zamanı bulmak
Zamanı dolmak – bir iş için ayrılan süre sona ermek
Zamanı geçirmek – Oyalanmak
Zamanı geçmek – O şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak, mevsimi geçmek
Zaman ile yarışmak – Hızlı hareket etmek
Zaman kazanmak – Vakit kazanmak
Zaman kollamak – Bir işin sırasını beklemek, uygun bir fırsat beklemek
Zaman öldürmek – Boş şeylerle vakit geçirmek
Zaman tanımak – Bir iş için yeterli zaman vermek, bitmeyen bir iş için süreyi uzatmak
Zaman vermek – Bir iş için belli bir süre ayırmak
Zaman aşımı – Süre aşımı
Zaman ayarlı – Zamana uyumlu olarak hazırlanmış olan
Zaman belirteci – Zaman zarfı
Zaman bilimi – Kronoloji
Zaman birimi – Tekrarlanan gök olaylarına dayanılarak seçilen zaman aralığı
Zaman dizini – Tarihsel olayların zaman bakımından sırası
Zaman eki – Fiillerde kullanılan ve zaman kavramı veren ek: -ecek (gel-eceğ-im), -miş (piş-miş-ti), -iyor (sev-iyor), -di (gel-di) vb.
Zaman tüneli – Bilim kurguda değişik zamanlar arasında geçişin sağlandığına inanılan yer
Zaman zaman – ara sıra
Zaman zarfı – Bir fiilin anlamını zaman kavramı ile sınırlandıran zarf, zaman belirteci
açık zaman – Tutkalın yüzeye sürülmesi ile malzemelerin sıkıştırılması arasında geçen süre
Ahir zaman – Son zaman. Dünyanın son günleri, kıyametin kopmak üzere bulunduğu günler veya yıllar
Aman zaman – Fırsat, çıkar yol
Aman zaman bilmemek – Fırsat vermemek
Aman zaman dedirtmemek – Aman vermemek
Art zamanlı – Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen, diyakronik
Bir zaman – Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle
Dar zaman – Çok kısa bir süre, dar vakit. mecaz Zorluk, üzüntü, sıkıntı ve yokluk içinde geçen süre, dar vakit
Eş zamanlı – Başlamalarıyla bitmeleri arasında geçen zaman eşit olan (olaylar), senkronik: aynı zamanda oluşan.
Evvel zaman – Çok önceden, çok eskiden, önceleri
Her zaman – Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
İkinci zaman – İkinci Çağ
Kimi zaman – Ara sıra
Ölü zaman – Ölü saat
Aynı zamanda – Hem de, bununla birlikte
Çift zamanı – Tarla sürme zamanı
İftar zamanı – İftar vakti
İkindi zamanı – İkindi vakti
Yıldız zamanı – Dünyanın yıldızlara göre tam bir dönüş süresini temel alan zaman
Bir zamanlar – Zamanında, vaktiyle, eskiden, bir keresinde
Vakti zamanında – Vaktiyle