Varmak mı? Gitmek mi?
Yol filmlerinin neredeyse hiçbirinde konu varılacak yer olmamıştır. Yolda amaç gitmektir, varmak değil. Her zaman bir hedef vardır ama yol filmlerinde tema hep gitmek üzerinedir.
Bu bazen karşımıza sıkışmış bireyin her şeyi geride bırakıp sıfırdan başlaması olarak çıkarken genelde ana karakterin yaşadığı deneyimi anlatan bir semboldür. Hiç bir yol filminde ana karakter filmi başladığı kişi olarak bitirmez. Âşık Veysel’in “uzun ince bir yoldayım…” dizesi nasıl hayatın kendisini simgeliyorsa yol filmleri de hayatı ve bu hayatta yaşadığımız değişimleri anlatan en popüler yoldur. Bir asır önce at üstünde seyahat eden insanoğlu, nice dağlar, tepeler, nehirler aşarken, her konakladığı yerde farklı insanlarla tanışıp çok farklı deneyimler edinirken ve tüm bunlar bir bir eklenip onu değiştirirken, hız çağındaki insanoğlu şimdi bir uçağa atlayıp tüm bu deneyimleri bir çırpıda es geçebiliyor. Gerçek hayatta yolculuğumuzdaki amaç gitmek değil bir tatil köyüne varmak. Sistemin ona lütfettiği kadarıyla senede bir haftasını değerlendirmek için.
Tarkovsky’nin “Stalker” isimli filminde yine “Stalker” takma adıyla tanıdığımız ana karakterimiz işte bu sistemin dışında kalmış biri. Karısının uzun yakarışlarını dinliyoruz filmin başında. Annesinin bu adamla evlenme uyarılarına zamanında kulak asmamasından dert yanıyor. Çünkü kocasının gerçek bir işi bile yok. O devletin yıllar önce uzaydan düşen gizemli bir cismin sonucunda, etrafını dikenli tellerler ördüğü ve tüm girişleri yasakladığı bir bölgeye, gönüllü insanları gizlice sokuyor. Çünkü bu gizemli cismin etrafına sadece “Stalker” diye tabir edilen, gerekli mental güçleri olan insanlar eşliğinde ulaşabiliyorsunuz. Denilene göre bu gizemli cisim insanlara hayatlarını değiştirecek bir deneyim yaşatıyor. İki gönüllü adamı daha yanına alıp hayatlarını değiştirecek bir yolculuğa çıkıyor kahramanımız. Türlü badireler atlatıyorlar ama gariptir ki filmin sonlarına doğru tam da gizemli cisme ramak kala, yolcular Stalker’a olan inançlarını yitirirler. Onlara yalan söylediğine karar verirler. Bir çeşit reddediş içine girerler. Stalker ısrarla onlara sadece bir kaç adım daha atmaları için yalvarır. Her ne kadar ona inanmıyorlar gibi gözükseler de, aslında gerçeği görmekten korkuyorlardır. Belki de değişmekten… Geri dönerler. Stalker bir başına kalır ve seyircilere yıllar boyunca hayatını bu amaca adadığını ama tek bir kişiyi bile ikna edemediğini anlatır. Herkes bir şekilde birkaç adım kala vazgeçmiştir.
Değişmek istemiyoruz. Çünkü gerçeği gördüğümüzde olacağımız yeni “ben” den korkuyoruz. Onunla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bu yüzden artık günler geceler süren yolculuklar yok; bir haftalık bayram tatillerini değerlendirmek var.
Utku Akyüz