Yazı sağlıklı geçirmenin altın kuralları
Kavurucu bir yaz geçiriyoruz ve herkesin ortak dertleri var. Tatile gidenlerin ya da gitme planları yapanların derdi; yaza kilolarından arınarak girmek ve doğru bronzlaşmakken, geride kalanların derdi hasta olmadan serinleyebilmek… Fakat uzmanlar uyarıyor.
“Serinlerken sağlığınızdan olmayın”
Aşırı sıcaklıklarla birlikte klima kullanımı iyiden iyiye arttı. Klimalarla başı dertte olanların sayısı da oldukça fazla… Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tekin Yıldız, bilinçsiz klima kullanımı ve bu durumun yol açabileceği sağlık sorunları hakkında bizleri bilgilendirdi.
“Sıcak ortamlardan klimalı ortamlara girmek sağlık açısından uygun bir durum değil. Bu nedenle hepimizin sıcak ortamlardan klimalı ortamlara geçerken dikkat etmesi gerekiyor. Özellikle çocuklar ve yaşlıların klimalı ortama girerken, daha dikkatli olması lazım. Klimaların direkt olarak kişinin yüzüne temas etmemesi gerekir. Klima çarpmalarının belirtilerine rastladığımız hastalarda, tipik zatüreden farklı olarak, akciğere ve solunum sistemine ait şikâyetler ön planda oluyor. İlk 24- 28 saat içinde hastada halsizlik, kırgınlık, yaygın kas ağrıları, şiddetli baş ağrısı ve huzursuzluk görülüyor. İlerleyen saatlerde ateş ve ilk iki günde yoğun olmak üzere kuru öksürük görülüyor. Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı gibi sindirim sistemi bulguları da görülebilir. Hastaların %20’sinde sinir sistemi bulguları, konsantrasyon bozuklukları hatta nadiren de olsa, ciddi olarak koma da görülebiliyor. Tüm bu belirtiler içinde, hastaların şikayetlerinin özellikle solunum sistemi ile ilgili olduğunu aklımıza getirecek en önemli bulgu öksürüktür. Klimaları oldukça sık kullanmaya başladığımız şu günlerde; ateş, öksürük, halsizlik şikayeti olan kişilerin, bu bulguları basit bir gribal enfeksiyon olarak görmeyip, zatürre başlangıcı olabileceğini akıllarda bulundurmak gerekiyor. Böyle bir durumda göğüs hastalıkları uzmanlarına başvurarak tetkik yaptırmak gerekir.”
“Brozlaşırken dikkat”
Dermatoloji Uzmanı Dr. Sibel Ünlü ise güneş ışınlarının kısa ve uzun vadede çeşitli problemlere yol açtığını, bronzlaşmanın deri yaşlanmasını peşin olarak kabullenmek ve deri kanseri riskini göze almak olduğunu vurguluyor.
“Güneş ışınlarının erken etkisi yanmaya sebep olur, geç etki de ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yaşlanması olarak etkisini gösterir. Deri yaşlanmasının iki türünden ilki kronolojik yaşlanma, ikincisi de fiziksel deri yaşlanmasıdır. Beyaz tenli, mavi gözlü ve kızıl saçlı kişilerde ani yanmalara bağlı olarak kansere dönüşen lezyonlar daha fazla ortaya çıkıyor. Sağlıklı bronzlaşma ancak ilk gün yarım saat, ikinci gün 45 dakika, üçüncü gün de bir saat güneşli ortamda bulunarak sağlanabilir. Son yıllarda bronzlaşmak için ağırlıklı olarak başvurulan bir yöntem olan solaryum da, ultraviyole ışınlarından oluşuyor. Bu ışınlar da aynı güneş ışığı gibi deri kanserlerini tetikleyici ve deriyi yaşlandırıcı etkilere sahip. Güneş ışınları derimizde güneş yanığı, güneş alerjisi, deri yaşlanması, kırışıklıklar, sarkmalar, damar genişlemeleri, kahverengi lekeler, tümör ve kanserlere yol açıyor. Güneşin olumsuz etkilerini ciddiye almak gerekiyor. Aksi halde çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
“Yerken gençleşin”
Diyetisyen Nilgün İstek’e göre yediğimiz besinlerde doğru tercihler yaparak daha genç ve sağlıklı bir görünümle yazları geçirebiliriz. Güneş, sigara, iş ortamı ve stresin etkisiyle de vücudumun yaşlanma oranının hızlandığına dikkat çeken İstek; “Yediklerimizle vücudumuzu genç ve zinde olmasını sağlamak bizim elimizde. Bu yüzden yediklerimizde seçici olarak yıllara meydan okuyabiliriz” diyor ve sağlığımız için ekliyor;
“Hücrelerin ve bağ dokularının dolgu ve destek gereksinimini karşıladığı için gün içinde bol miktarda su tüketilmesinin gerekiyor. Özellikle de içerisinde bulunduğumuz yaz aylarında… Yeşil çay da vücudun kendini yenilemesinde önemli bir içecek. Bol miktarda tüketilmesi gerekiyor. Vücut güzellik hormonlarını üretmek için ise ihtiyaç duyduğu proteinlerini balık ve tavuk etinden karşılar. Bu sebepten bu gıdalar da önemli. Bunun yanı sıra içerdikleri B vitamini sayesinde hücre yenilenmesini sağlayan yumurta ve sütün, ayrıca fındık, badem gibi yağlı tohumların da yeterli miktarlarda tüketilmesi gerekiyor.
Antioksidan gücü yüksek sebze ve meyvelere de öncelik verilmesi lazım. İçerdikleri antioksidan içerikleri nedeniyle; mürdüm eriği, siyah üzüm ve üzüm çekirdeği, elma, çilek, böğürtlen, yabanmersini, karpuz, greyfurt, kivi, ananas, nar ve kiraz, ayrıca sebzelerden de; domates, havuç, brokoli, ıspanak, lahana veya karnıbahar tüketiminin ihmal edilmemesi gerekiyor. Margarin, kahve ve fast food tarzı yiyecekler cildi yaşlandırıyor. Yağlı besinlerden uzak durulması, yemek yaparken de özellikle zeytinyağı kullanılması da önemli. Yaşlanmanın gecikmesi ve etkilerinin en hafif şekilde geçirilmesi için sağlıklı, doğru besin seçiminin ve beslenme şeklinin oluşturulmasının yanı sıra günlük yapılan sporun da çok olumlu etkileri var.”