Zamansız öten horoz
Hayatın akışı içerisinde zaman öylesine yoğun ve akışkan bir hal almıştır ki, kimi zaman dönüp ardımıza baktığımızda pek çok şey için geç kaldığımızı, pek çok değerin ellerimizden kayıp gittiğini fark ederiz. Bu öylesi bir fark ediştir ki, ne zaman büyüdük ve ne zaman kirlendi dünya replikleri ile kendi kendimize söylenir, yetmez sağımıza solumuza dert yanarız.
Yaşı kemale henüz ermeden zamanın hızından muzdarip olanlara karşın daha olgun büyüklerimiz; bıyık altından gülerken, biz sizin zamanınızda diye söze başlar, şimdi devir değişti diyerek cümlelerini virgülle nefeslendirirler. Evet devir değişti, zaman eskisinden daha hızlı, daha yoğun yaşanıyor, tükettiğimiz her şey gibi, tek kullanımlıklarını seçtiğimiz modernizm ürünleri gibi “an”ımızı da tüketiyoruz hoyratça. Yapacak çok işimiz, görüşecek çok dostumuz, söyleyecek çok sözümüz var ama hep bir yerinden eksik kalıyor resmimiz. Yetmiyor, çünkü hiçbir yerini tamamlamaya zaman ve bu yoksunluklar içinde elimizden kayıp gidenlerin döküntüleriyle yetinmek kalıyor bize. Yamalı hayatlar yaşamaya başlıyoruz ışıltılı kostümlerimizin altında. Yarım bırakılmış hikayelerin sonu belirsiz cümleleriyle süslüyoruz sohbetlerimizi ve hep korkuyoruz aslında yetişemediğimiz için yanından vakitsizce geçtiğimiz güzelliklerin en büyük kaybımız olmasından. Seçtiğimiz yollar ve önceliklerimizle ertelediğimiz hayallerimiz ve kaybettiklerimizin bir gün önümüze çıkmasından da korkuyoruz. Biliyoruz evet her şeyi pek iyi bildiğimiz gibi, her seçimin bir vazgeçiş olduğunu; ve vazgeçtiklerimizin asla kaybolmadan ardımızda dipdiri var olduğunu.
İşte bu yüzden tam da bu yüzden içinizden gelen güzelliklere zaman ayırın, akıntısına kapılmış olduğunuz zaman nehrinde arada bir durup nereye gittiğinizi, yanınızda kimleri götürdüğünüzü, kimlere yoldaş kimlerle sırdaş olduğunuza bir bakın. Göreceğiniz hiçbir şey henüz kaybedilmediyse bir nebze telafisi var demektir, tek korkum baktığınızda en çok yanınızda olsun istediklerinizin çoktan başka bir yolu seçmiş olmasıdır. Geri dönüşü olmayan kayıplara mahal vermeden zaman ayırın sevdiklerinize, kendinize ve hayallerinize. Yarın sevdikleriniz sizden çok uzakta, enerjiniz bugünün çok altında olabilir ve hayallerinizi gerçekleştirmek için hiçbir zaman vakit bulamayabilirsiniz. Keşke diyeceğiniz kayıplar yaşamadan hayatın akışında “Zamansız Öten Horoz” olun, bir yere gitmek için aylarca plan yapıp vakit geldiğinde heyecanınızı yitirmiş olmaktan iyidir, işlerinizin yoğunluğu nedeniyle vakit ayırmadığınız sevdiklerinizin yokluğuna sarılmaktan çok daha iyidir, “hep …. yapmak isterdim” demekten ziyadesiyle iyidir.
Bunca güzelliği es geçerek hayat sürecinin akışında kaybolmayın; daha çok sevin, daha çok dokunun, daha çok konuşun ve daha çok vakit ayırın sevdiklerinize, kendinize, hobilerinize.
* Bundan iki yıl önce beni görmek istediğini söyleyen uzun süredir görmediğim Can Dostum Çağatay’ a o gün işim uzadığı için hafta içinde görüşelim demiş olmasaydım, yüzünü bir kez daha görebilir, bir kez daha ona sarılabilirdim. Oysa şimdi yokluğunun içimdeki boşluğuyla yazıyorum bu yazıyı, ruhu şad olsun.
Yazı: Dilek Şen