44
Fasıl denince akla bin bir türlü tanım
gelse de işin aslı Türk musikisinde
yatar. Bir bestekarın aynı makamda
bestelediği iki beste ile iki semaiye
verilen isimdir fasıl. Mesela Dede
Efendi’nin Sultân-ı Yegâh faslı demek,
bestekârın o makamda bestelediği
iki beste ile iki semai anlamına gelir.
Birinci beste ağır karakterli Darb-ı Fetih,
Ağır Çenber, Darbeyn gibi usullerle
bestelenir. İkinci beste daha hızlı, canlı
ve kısadır. Hafif ve Muhammes gibi
usullerle bestelenir.
Geniş manasıyla Fasıl, bir konser
programı anlamına geliyor. Eserler aynı
makamdan olmak şartıyla usullerine
göre sıralanarak icra ediliyor, Rast ya
da Mâhur Faslı gibi. Eski icralarda ise
bu sıra şöyle: herhangi bir sazla baş
taksimi, Peşrev, 1. Beste veya Kar, 2.
Beste, Ağır Semai, çeşitli şarkılar, Yürük
Semai, Saz Semai, istenirse bir de
oyun havası. Şarkıların aranağmelerle
birbirine bağlanmasından başka
aralarda saz ile taksim yapmak veya
söz ile gazel okumak da adetten
sayılıyor. Elbette ki bu işin hayat
bulduğu yerlerin birçoğunda, özellikle
de “malum” sokağımızda, “hariçten
gazel istemek, zabıtacen yasak” filan
değil.
Fasıl heyetlerinde bulunan sazlar,
zaman içinde değişimlere uğramış.
Santur, Rebab, Lavta gibi sazlar
unutulmuş, yerine yenileri gelmiş...
19. asırda sine kemanın yerine keman
geçmiş ve klarnet yayılmış... Viyola,
viyolonsel gibi Batı sazları görülmeye
başlamış... Eskilerde 40 hanende
(ses sanatçısı) ve 40 sazendeden
(saz sanatçısı) oluşan 80 kişilik fasıl
heyetleri konserler vermiş. “Ser-Hânen”
(Fasıl Şefi veya Yöneten) ise elindeki
def ile faslı idare edermiş... Hatta
eskiden kalabalık ses topluluğuna
eskiden “Küme Faslı” denirmiş... Bu
topluluklar musikimizin tek seslilik
yapısı içinde, geniş ve yüksek bir
ses hacmi sağlamak ve bunu geniş
dinleyici kitlesine duyurmak için
kurulmuş. Bir de İnce Saz/Kaba
Saz ayrımı vardır ki faslın geçmişine
ışık tutar. İnce Saz, Küme Faslı
gibi kalabalık saz ve ses topluluğu
değil... Şarkı Türkü ağırlıklı; saray,
köşk, konak ya da evlerde, tekke
meydanı gibi yerlerde, oda müziği
gibi az sayıda müzisyen tarafından
icra edilirdi. 8. yüzyılın Avrupalı
seyyahlarından Osmanlı edebiyat,
kültür ve müziğini iyi tanıyan Toderini,
İnce Saz - Kaba Saz ayırımını yapar.
Mehterhane ve savaş çalgılarının yer
aldığı kümeyi Kaba Saz, oda müziği
yapan diğer sazlardan oluşan kümeyi
de İnce Saz olarak anlatır. İkinci
Meşrutiyeti izleyen yıllarda İstanbul’da
ilk kez halka açık Türk Musikisi
konserleri verilmeye başlanır. Tanburi
Cemil Bey’in de katıldığı bu konserler
Tepebaşı Gazinosu’nda yapılır ve 15
kişilik topluluklardır. 3. Selim ( 1789 -
1807) yıllarında başlayan Batılılaşma
hareketleri sırasında Fasıl Müziği de
etkilenerek ikiye ayrılır. Batı çalgılarının
da yer aldığı Fasl-ı Cedid ve geleneksel
fasıl heyeti Fasl-ı Atik.
TRT Ankara, İstanbul ve İzmir
Radyolarında devam eden geleneksel
fasıl programlarının yapısı ise
çoğunlukla 30-40 ses ve 15-20 saz
sanatçısının birleşiminden oluşuyor
ve bir şefin yönetiminde yapılıyor.
1950′li yıllardan beri sadece makam
isimleriyle, Kürdili Hicazkar Faslı,
Mahur Faslı, Nihavend Faslı gibi
adlandırılıyor. Program içerikleri ise
şöyle: Peşrev, Ağır Aksak, Sengin
Semai, Devr-i Hindi, Türk Aksağı,
Aksak, Düyek, Curcuna, Yürük Semai,
Yürük Aksak ve Saz Semai’sinden
oluşuyor. Ara Taksimi ve Gazel ile akış
içinde renklendirilip icra ediliyor.
Sanat Müziği’nde Fasıl
yakın plan
1...,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45 47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,...156