40
detaylı bakış
yakından izlemeyi, arkeolojik alanda
yürütülen çalışmalarla yakından
ilgilenmeyi zorunlu kılıyor ve gerçekten
çok değerli bir uğraş… Türkiye’de ise
güncel hatıra para koleksiyonculuğu,
Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğü önderliğinde sürdürülüyor
çünkü uğraşanların sayısı oldukça az.
Türkiye Cumhuriyeti’nin para ile
olan ilişkisi ise Kurtuluş Savaşı’nın
kazanılmasından sonraki sürece denk
geliyor. İlk madeni para 1924 yılında
basılmış. Tedavüle çıkarılan ilk madeni
paralar ise; 100 Para, 2 ½ Kuruş, 5
Kuruş, 10 Kuruş olmak üzere dört
paradan oluşuyormuş. 1000 Lira ile
tanışmamız ise 1990 yılında olmuş.
10.000 liranın gelmesi ise gecikmemiş;
1994… 100.000 lira ise 1999 yılında
hayatımıza girmiş…
Para en temel anlamda; karşılığında
mal ve hizmet almaya ve vermeye;
bunların ekonomik değerlerini takas
etmeye yarayan üzerinde rakamsal
değerler taşıyan kâğıt ya da metal
anlamına geliyor. Malların birbiriyle
değiştirilebilmesi için icat ettiğimiz para
aslında başımıza bir sürü yeni dert
açmış süreç içinde. Savaşlar, ölümler,
kalp kırıkları… Ne onunla olmuş, ne de
onsuz…
“Para”psikolojik “para”graf
O kadar çok hayatımızın içerisinde ki
para… Her cümlemiz onunla bitiyor bile
denebilir. Onu daha iyi anlayabilmenin
yolu dilimize geçmiş kullanımlarına
göz atmak aslında. Birçok sözümüz,
deyimimiz ve atasözümüzün içerisinde
geçiyor para kelimesi…
Yatırım yapacağımız zaman “para”nın
akması gerekti. Darphanelerde,
basımevlerinde; metalleri veya kâğıtları
“para” haline getirdik. Kumarda
ortaya “para” koyduk. Kâh kazandık
kâh kazandırdık. “Para” bastık…
Büyük “para”ları ufak “para”larla
değiştirirken “para” bozduk. Bankadaki
“paramızı” çektik. “Para” harcamak
zorunda kaldığımızda “para çıkarmak”
zorundaydık. Kimi zaman “para”mız
çıkışmadı. Eşimize dostumuza posta
veya banka ile “para” gönderirken,
“para”dan çıktık… Bazı şeylere çok
“para” harcarken çok fazla “para”
döktük. Bazı işlerden şüphe duyduk, el
altından “para” döndüğünü düşündük.
Eşyalarımız için “para” eder dediğimiz
de oldu, “para” etmez dediğimiz de…
Eve “para” getiren varsa kazanç
sağladık ve hayatımızı devam
ettirebildik. Beş “para”sız kalmadık…
Sıra beklemeyenlere "herkes sırasını
beklemek zorunda" diyebilmek için
“para” ile değil, sıra ile dedik. Çok
“para” kazananlara “parayı kırdı”
dedik… Bakkalda bile “para”nın üstünü
bekledik. “Para”nın yüzü sıcak geldi
birçoğumuza. Kimi zaman da “para
parayı çekti…”
Anında ödenmesi gereken işlerde
“para peşin, kırmızı meşin” deyimiyle
konuyu özetleyiverdik. “Para” saçanlar
da oldu, “para” sayanlar da… Kimisi
de birilerinin “para”sını sızdırdı. Diğer
bir deyişler “para”sını çekti… Ticari
bir işte yatırdığı anaparayı kurtaranlar;
parasının çıkardığından bahsetti. Tabi
“para”sını sokağa atanlar da oldu.
Ya da birisinin “para”sını yiyenler…
“Para”sıyla rezil olduğumuzdan şikâyet
ettik hepimiz. “Para” koparanlara
kaşlarımızı çattık. “Para” biriktirmeye
çalışırken, bir şeyleri “para”ya
çevirmemiz gerekti. Gerekli olduğunda
ise “para”ya kıymak zorunda kaldık…
Çok “para” kazananlar paraya “para”
demediler. “Para” yapmak için “para”
kazanıp biriktirenler oldu. “Para”ya
sıkıştığımızda zor anlar yaşadık.
“Para”sız kaldık, “para” sıkıntısı
çektik… “Para”mız oldu mu hemen
bankaya “para” yatırdık ya da kazanç
elde etmek üzere bir işe “para”
koyduk. “Para” yedirip rüşvet verenler
de oldu tabi. Çok “para” yediği için
tasarruf edemeyenler de çıktı. Kısaca
“para”larını denize attılar. “Para”yı
verenin düdüğü çaldığı da oldu,
böylelerinin “para”sının geçemediği
de…
“Para” babaları sardı dört yanımızı.
“Para” bastılar adeta. “Para” canlısı bir
haldeydiler. Onlara kısaca “Paragöz”
deniyor zaten. “Para” cezalarına hatta
hapis cezalarına rağmen kuralları
1...,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41 43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,...140