32
fotoğrafa yazı
Celil Sezer
Şimdi bana sizden yadigar kaldı gümüş
şamdanlar, ördekler ve terlikler..
Küçücük ellerinizle okşadığınız
yüzümde hala kokunuz saklı.
Sizsiz olmak çok zor Zekiye Hanım.
Bir keresinde size Abdülfettah Efendi’yi
özleyip özlemediğinizi sormuştum. Siz
koltukta oturuyordunuz.
Önce utandınız. Sonra minicik ellerinize
bakıp, utanarak “özlemez olur muyum
hiç” demiştiniz.
Sahi Zekiye Hanım, utanmalı mıyız
sevdiğimizi özlerken?
Halbuki şimdi sizi özlerken hiç
utanmıyorum. Yüzüm kızarmıyor ve
ellerime bakmıyorum. Göğsümde bir
nişan gibi taşıyorum özleminizi.
Bazı geceler yatarken, sizi son
görüşümü düşünüyorum.
Evinize gelmiştim sizi görmek için.
Bulamayınca çarşıya inip sağa sola
bakınırken sizin varlğınız beni kendinize
çekmişti.
Beni gördüğünüzde şaşırmakla
sevinmek arasında sendeleyip, bir
anda kollarınızı boynuma dolamıştınız.
Belli ki beni çok özlemiştiniz.
Sahi Zekiye Hanım, hala özlüyor
musunuz beni?
Mis kokulu tülbentinizle gözyaşlarınızı
silerken, hala gülümsüyor musunuz?
Çaydanlığınız hala iki kişilik mi ve hala
açık çay mı içiyorsunuz dokunmasın
diye?
Bana yine çay yapıp, önüme peynir
zeytin koyar mısınız?
Kahküllerim yok artık. Ama belki hala
seversiniz saçlarımı.
Zekiye Hanım, bazı rüyaların sabahında
sizin kokunuzla uyanıyorum. Kendime
açık çay yapıp, birkaç parça peynir
zeytin yiyorum. Sanki karşımda siz
varmışşınız gibi.
Halbuki şimdi siz gideli çok oldu Zekiye
Hanım.
Bu yola sizsiz devam etmek elbette
çok zor. Arada bir sendeleyip kendimi
hayalinizle avutuyorum. Başımı
okşadığınızı ve dualar ettiğinizi
düşünüyorum. Bu bana iyi geliyor.
Ama muhakkak Tanrı’nın istediği bir
gün ve yerde buluşacağız.
Zekiye hanım.. Minik kahramanım...
Anneannem.
Seni çok özledim.
Sevgili Zekiye Hanım