29
pek çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine
kurulduğu için çabuk yıkılıyor. En saf
olması gereken anne baba sevgisinde
bile “Eğer” türüne rastlanıyor.
“Çünkü” türü sevgi
Masumi bu tür sevgiyi şöyle tarif
ediyor: “Bu tür sevgide kişi bir şey
olduğu bir şeye sahip olduğu ya da bir
şey yaptığı için sevilir. Başka birinin
onu sevmesi sahip olduğu bir niteliğe
ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni
seviyorum çünkü çok güzelsin.
(Yakışıklısın, başarılısın) Seni seviyorum
çünkü o kadar popüler, o kadar zengin,
o kadar ünlüsün ki… Çünkü bana o
kadar güven veriyorsun ki...”
Toyotome, “Çünkü” türü sevginin
“Eğer” türü sevgiye tercih edileceğini
anlatıyor. “Eğer türü sevgi bir beklenti
koşuluna bağlı olduğundan, ağır bir yük
haline gelebilir. Zaten sahip olduğumuz
bir nitelik yüzünden sevilmemiz
egomuzu okşayan hoş bir şeydir. Bu
tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar
oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler.
Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için
rahatlatıcıdır. Ama aslına bakarsanız
‘Çünkü’ türü ‘Eğer’ türünden temelde
pek farklı olmadığını görürsünüz.
Kaldı ki ‘Çünkü’ türü sevgi de yük
getirir insana. İnsanlar hep daha
çok insan tarafından sevilmek
isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek
için çabalarlar. Sevilecek niteliklere
onlardan biraz daha fazla sahip biri
ortaya çıktığı zaman sevenlerinin artık
ötekini sevmeye başlayacağından
korkarlar. Böylece yaşama sonsuz
sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet
girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan
bebeğe içerler. Sınıfının en güzel
kızı yeni gelen kıza içerler. Evli kadın
kocasının genç ve güzel sekreterine
içerler.”
“O zaman ‘Çünkü’ türü sevgide güven
duygusu bulunabilir mi ?” diye soruyor
Masumi.
“ ‘Çünkü’ türü sevgi de gerçek ve
sağlam sevgi olamaz” diyor. “Bu tür
sevginin güven duygusu vermeyişinin
iki ayrı nedeni daha var. Birincisi
‘Acaba bizi seven kişinin düşündüğü
kişi miyiz?’ korkusu... Tüm insanların
iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri
öteki yalnızca kendilerinin bildiği…
İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı
anlar ve bizi terk ederlerse korkusu
buradan doğar. İkincisi de ‘Ya günün
birinde değişirsem ve insanlar beni
sevmezse?’ endişesidir.”
Toyotome; “Toplumlardaki sevgilerin
çoğu ‘Çünkü’ türünde. Bu tür sevgiler
kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya
düşürür” diyor. Peki o zaman gerçek
sevginin güvenilebilecek sevginin
özellikleri nedir? Ve işte sevgilerin en
gerçeği… Tabi ki Masumi Toyotome’ye
göre.
“Rağmen” türü sevgi
“Bir koşula bağlı olmadığı için ve
karşılığında bir şey beklenmediği
için? “Eğer” türü sevgiden farklı bu
tür. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine
dayanıp böyle bir şeyin varlığını
esas olarak almadığı için ‘Çünkü’
türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür
sevgide insan bir şey beklediği için
değil bir şeyler eksik olmasına rağmen
sevilir. Esmeralda Quasimodo’yu
dünyanın en çirkin en korkunç kamburu
olmasına rağmen sever. Asil yakışıklı
zengin delikanlı da Esmeralda’ya
Çingene olmasına rağmen âşıktır. Kişi
dünyanın en çirkin, en zavallı, en
sefil insanı olabilir. Bunlara rağmen
sevilebilir. Burada insanın iyi, çekici
ya da zengin bir konum elde ederek
sevgiyi kazanması gerekmiyor.
Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına
ya da kötü geçmişine rağmen olduğu
gibi o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle
çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama
en değerli gibi sevilebiliyor.”
“Yüreklerin en çok susadığı sevgi
budur. Farkında olsanız da olmasanız
da bu tür sevgi sizin için yiyecek
içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı
ya da senden daha önemlidir.”
Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi
bir teste davet ediyor Toyotome.
“Kalbinizin derinliklerinde, dünyada
kimsenin size aldırmadığını ve
hiç kimsenin sizi sevmediğini
düşünseydiniz; yiyecek, elbise, ev, aile,
zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi
yitirmez miydiniz? Kendi kendinize,
‘yaşamamın ne yararı var?’ diye sormaz
mıydınız? Şu anda en sevdiğiniz kişinin
sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini
anladığınızı bir düşünün. Dünya birden
bire başınızın üstüne çökmez miydi? O
an yaşam size anlamsız gelmez miydi?
Diyelim sıradan bir yaşamınız var.
Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde
gerçek derin ve doyurucu bir sevgi
bulacağınızdan umudunuz olmasa
kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? Böyle
insanlar ya iyice umutsuzluğa kapılıp
intihar ediyorlar ya da kendilerini iyice
dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar.”
“Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin
nedeni “Rağmen” türü sevgiyi şu
anda yaşamanız ya da bir gün bu
sevgiyi bulacağınıza olan inancınızdır.
Bugün yaşadığımız toplumda herkesi
doyuracak bu sevgiyi bulmak zor.
Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.
Kimsede başkasına verecek fazlası
yok. Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi
bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı
şeyi başkasından beklemektedir. Peki
bu dünyada sevgi ne kadar var?
Açlığımızı biraz bastıracak kadar.
Yemek öncesi tadımlık gelen iştah
açıcılar gibi.
Bu minnacık tadım bizi daha müthiş
bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik
ediyor bizi. Bu minnacık tadım
sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu
anlatıyor. Büyük bir hırsla ana
yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını
bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi
o. Dünyadaki en büyük kıtlık ‘Rağmen’
türü sevginin yeterince olmayışıdır.
Hayatınızda ‘Rağmen’ sevdiğiniz kaç
kişi var?