35
1909’da toplumcu işçi hareketine
katılmış. Toplumcu çizgideki dergi
ve gazetelerde redaktörlük yapmış.
Edebiyat alanındaki başarısızlığı
üstüne yoksulluk da eklenince,
başarısız bir de intihar denemesi
olmuş. Yeniden doğuş, onun en iyi
bildiği durumlardan, duygulardan biri.
Zaten hayatının her anı zor, çılgınca,
baş edilmesi imkansız durumların
sonrasında yeniden yeniden doğmakla
geçmiş. İntihar teşebbüsünün ardında
hastanede cebinde bulunan mektup,
yazıldığı kişiye gönderilir hastane
yetkilileri tarafından. Bu kişi Fransız
yazar Romain Rolland’dır. Rolland
Panait İstrati ile ilgilenir. Yaşadıklarını
yazması için teşvik eder. Hikayelerinin
yayımlanması için yardımcı olur.
Böylece edebiyat tarihinin önemli
yazarlarından biri ortaya çıkar. İstrati,
‘Balkanların Gorkisi’ olarak kabul
edilecek kadar beğenilir ve kısa sürede
bütün dünyada tanınır.
Bir sabahtı. Kapımızın önünde
uçurtmamla oynuyordum. Uçurtma
çok yükselmişti. Uçuş gücünü
denemek için yumağımdaki bütün ipi
boşaltmıştım. Oyuncağımın üstünlük
ve eksikliklerini anlamaya çalışıyordum.
Birden uzaktan gelen bir çığlıkla
irkildim: Arkadaşım olan kızın sesiydi.
Sokağın ta bir başında kovaları yere
atmış el çırparak bağırıyor, bacaklarının
var kuvveti ile bana doğru deli gibi
koşuyor, birtakım işaretler yapıyordu.
Arkama baktım, iki atlı bir arabanın
hızla yaklaştığını gördüm. Avludan
kaçmış olan küçük köpek Leu, sokağın
ortasında, tehlikeden habersiz kulağını
kaşıyıp duruyordu. Bir an duraksasam,
arkadaşımın en sevgili köpeği
ezilecekti. Uçurtmamı bıraktım, atıldım
ve köpeği hayvanların bacaklarının
altından kurtardım ama araba bana
çarptı; düşüp bayılmışım. Kendime
geldiğimde, ezilmiş kaburga kemiklerimi
ispirto ile ovuyorlardı. Arkadaşım,
Leu’yu kucağına almış, orada beni
bekliyordu. Aralıktan bana köpeği uzattı,
alırken arkadaşımın yüzündeki acı ifade
beni ürküttü.
Neden yüzün böyle sarı? dedim.
Boğulur gibi:
Leu’yu sana veriyorum, dedi. Onu
sevmesini bilecek misin?
Evet, hem de çok.
Sevdiğin uğrunda neler yapabilirsin?
Her şeyi!
Panait Istrati'nin bu romanı, adında
söylendiği gibi aslında Sokak Kızı'nın
yani Nerrantsula’nın değil, Marco'nun
hikayesi... Marco, Tuna Nehri kıyısında
yaşayan orta halli bir ailenin tek oğlu;
on altı yaşında bir delikanlı. O yaşa
kadar aşka düşmemiş olan Marco'nun
gönlü, çevresindeki en asi, en delişmen
kıza vuruluyor hikayede. Kimi kimsesi
olmayan, suculuk yapan bu sokak kızı,
köpekleriyle birlikte avlulu bir odada
yaşıyor. Marco bir gün kızın dikkatini
çekebilmek için, köpeklerinden birini
araba altında kalmaktan kurtarıyor
ve küçük sokak kızı onun sevgilisi
oluyor. Ancak gönlü kabak çiçeği gibi
açılan Marco, sokak kızının bir başka
sevgilisi daha olduğunu çok geçmeden
öğreniyor ve o kabak çiçeği kendi
köküne küsecek hale geliyor.
Sevdiği kıza olan aşkını kendi
yaşlarında bir çocukla daha paylaşmak
zorunda kalan Marco’nun, Tuna
kıyısındaki İbrail şehrinin şiirli dekoru
içinde aynı ateşli ve gizemli kızı seven
iki delikanlının derin bir arkadaşlık
içinde karanlık diplere sürüklenen
korkunç çatışmalarının hikayesi bu.
Sakat bir genci kurtarmak için her
şeyini, namusunu bile feda eden
kimsesiz bir sokak kızının soylu
ruhunun hiyakesi. Nil kıyılarında
devam ederek, Boğaziçi'nin büyülü
sularının dibinde sona eren acıklı,
içli bir aşk ve dostluk serüveni...
Istrati, bütün çırpınmalarına karşın,
peşinde koştukları mutluluğa bir türlü
erişemeyen dört arkadaşın trajik
kaderlerini, çocukluk anılarının tadıyla
anlatıyor yine bu kitapta; biz büyüsek
de içimizin panayır yerlerinde, bir briket
duvar üstünde çırpı bacaklarını sallaya
sallaya oturan çocukluğumuzun,
ağzının suyu aka aka yediği horoz
şeker tadında yani.
Marco, kıskançlıkla, hırsla, aşkla,
dostlukla ilgili güçlü sınavlardan
geçiyor ve bu sınavlar, Marco'nun
gerçek dostluğu, gerçek aşkı
keşfetmesine rehberlik ediyor. Sokak
Kızı, mutlu sonla biten, sevimli bir aşk
öyküsü değil. Kenar mahallelerden,
küçük yöre insanlarından çıkan gerçek,
sert, zorlu bir aşk öyküsü.
Aşkın sadece bir kişiye değil, aynı anda
birkaç kişiye kalbi pay edebilen bir
duygu olduğunu düşünen Nerrantsula,
küçük yaşına rağmen büyük bir akılla
ve coşkuyla sevdalı olduğu iki genç
adama da bunun olabileceğini türlü
yollarla anlatmaya, onlar arasındaki
kıymetli dostluğu da aynı coşkuyla
korumaya çabalıyor hikaye boyunca.
“Etrafımda yemek ve çoğalmak
için yaşayan her zamanın ve
her yerin insanlarından başka
kimseler görmüyorum. Onlardan
nefret etmiyorum ama beni hiç
ilgilendirmiyorlar. Dünyayı bir hara ve
yemekhane gibi görmeye alışmamışım.
Kuşkusuz insanlığın yüzükoyun yerde
sürünmemek için elinden geleni
yaptığını bilmiyor değilim ama ne yalan
söyleyeyim bu konudaki gayretleri bana
acınacak şeyler gibi görünüyor. Hiçbir
büyük şey yapılmıyor.”
İyi insan olmanın her koşulda mümkün
olduğuna inanmakla kalmayıp bunu
her fırsatta hem okurlarına hem
dostlarına anlatan Panait İstrati,
Rumen yazarlar listesinin başında
yer alıyor. Balkanlardaki yazarların
hepsinin taşıdığı ortak özelliklere sahip
bir üslubu var yazarın. Daha batıda
olanlar, onun üslubunu ‘bin bir gece
masalı’ anlatısına benzetiyorlar.
Hayatını, Panait İstrati okumadan
geçiren ve yolun sonuna öyle gelen
insanlar var.
Sen onlardan olma.