152
mucit Thomas Edison, daktiloların
elektrikle çalışabileceğini söyleyerek
üzerinde çalışmaya başladı. Edison,
çubuğun elektromıknatısla hareket
ettiği elektrikli daktilo makinesi yaparak
1872'de patentini aldı. Çeşitli deneme
ve üzerinde yapılan çalışmalardan
sonra 1930 yılında seri halde elektrikli
makinelerin satışına başlandı. Piyasada
tutunması, seri iş yapması bunun
üzerinde firmaların çalışmasını sağladı.
Daktilo tarih içinde devamlı bir gelişim
sergiledi. Körler için "Braille alfabesi"
ile kabartma yazı basan daktilolardan
günümüzdeki mekanik ve elektronik
daktilolara birçok modeli çıktı. Fakat
en yer edineni kuşkusuz mekanik
aksamlı, bol sesli(!) olanlardı…
Onlar elektriksizdi. Mekanik olarak
çalışıyordu. Kuvvetle tuşa basılınca,
kaldıraç tertibatıyla tuşun bağlı olduğu
harfi kaldırıyor ve şeride vuruyordu.
Şerit ise sarılı olan kâğıt üzerinde
o harfin izini bırakıyordu. Harfler
vuruldukça şaryo otomatik olarak
ilerliyor; yazının düzgün çıkması şeride,
vuruşun kuvvetine, tuşlara iyi basılıp
basılmamasına bağlı oluyordu...
Elektrikli daktilolarda ise durum biraz
daha farklı…
İşleme prensibi mekanik ile aynı
olmasına rağmen tuşa basıldığında
harfin şeride, dolayısıyla kâğıda vurma
işlemi elektrikli olarak gerçekleşiyordu.
Elektrikli daktiloların kaset şeritli ve
silicili, çubuklu elektrikli daktilo, küreli
elektrikli daktilo, papatya tipi elektrikli
daktilo gibi çeşitleri de bulunuyordu.
Ama hiçbirisi daktiloların tarihten
taşıdığı hüzünlü görüntüsünü vermedi.
Yazı işlerini artık klavyelere teslim
eden daktilolar şu günlerde neredeyse
hiç değer görmüyor. Hatta antika
niyetiyle dekorasyonların bir parçası
ve zihinlerde birer anı oluyor. Artık
sesi çok duyulmuyor, kimsenin harfleri
sıkışmıyor, silik sayfalar olmuyor, on
parmağında on marifet olan daktilolar,
zamanın içerisinde unutulup gidiyor…
geçmiş zaman kipinde