143
Bebek ve anne arasındaki bağda
önemli adımlardan birisi emmedir.
Her ne kadar fiziksel bir doyum gibi
görünse de emme davranışı, bebeği
ruhsal açıdan da çok doyurur. Annenin
varlığı, kendi ihtiyacının fark edilip
giderilmesi, sakinleşmesi, güvenli
hissetmesi gibi birçok amaca hizmet
eder. Emme davranışıyla birlikte
annenin bebeğini aynalaması, yani
bebeğinin varlığını kabul edip tepki
vermesi bebek için önemlidir. Bu
dönemde gülme davranışı, ses
çıkarma gibi davranışlar bebeği mutlu
edecektir. Yapılan bir araştırmada,
annelerin bebekleriyle iletişimi üzerinde
duruluyor. İlk grup anneye bebeklerine
yaklaşmaları, kısık sesle konuşmaları
ve gülümsemeleri söylenmiş. Bunu
yapan annelere bebekleri aynı şekilde
karşılık vermişler, gülümsemişler,
ses çıkarmışlar. İkinci grup anneye
ise bebeklerine yaklaşmaları ama
hiç tepki vermemeleri, tamamen nötr
olmaları söylenmiş. Burada bebeklerin
ilk tepkiyi verdikleri, sonra annenin
yüzüne baktıkları, en fazla 3 dakika
bu sessizliğe dayandıkları görülmüş.
Sonrasında huzursuz hareketler ya da
ağlama gözlenmiş. Anne ne zaman
tekrar gülümserse ya da konuşursa
bebeğin rahatladığı kaydedilmiş...
İşte tam burada bebeğin anneye olan
güveni, kendisinin varlığı, tepkilerinin
görülüp görülmemesiyle ilgili ilk
görüşleri oluşur. Bebekliği erken
evresinde annenin-bakım veren kişinin
depresif, uzak, soğuk, umarsamaz
halleri bebekte bir güvensizlik yaratır.
Bu nedenle birçok bebekte ağlamalar,
sık hastalıklar, içe kapanmalar görülür.
İlerleyen dönemde de kendine ve
diğerlerine güvende hep bu döneme ait
izler bulunur.
İşte bu ilişki bağlanma çalışmalarını
hızlandırdı. Ünlü kuramcı Bowlby’nin
bağlanma kuramına göre bağlanma
tarzları bulunuyor, güvenli, kaygılı
ve kaçıngan. Yapılan araştırmalarda
güvenli bağlanan çocuğun anne
odadan, yanından ayrıldığında
annenin döneceğine inancı var, anne
olmadığında sakin, anne döndüğünde
mutlu, ayrılığa tahammülü olan
çocuklar olduğu görülüyor. Kaygılı
bağlanan çocuk ise, anne yanındayken
bile huzursuzdur, anne gittiğinde yoğun
ağlar, geldiğinde anneye öfke duyarlar,
hatta vurabilirler. Kaçıngan çocuk ise,
anne yokken ağlamaz, anne gelince
kaçınır ve anneye öfkeli görünür.
Bu bağlanma modelleri ile çocuğun
benlik modeli ve başkaları modeli
gelişir. Benlik modelinde kendisini ne
kadar değerli, sevgiye layık gördüğü,
başkaları modelinde de diğer insanları
ne kadar güvenilir, sevilir gördüğü
üzerinde durulur. Anneleri tarafından
tutarlı ve sağlıklı doyurulan, ihtiyaçları
zamanında giderilen, erteleme
kapasitesi olan bebekler yetişkinlik
döneminde de daha kendilerini
ifade eden, ihtiyaçlarının farkında
olan bireyler olur. Peki bu bağlanma
tarzları yetişkinlikte nasıl karşımıza
çıkar? Güvenli bağlanma- kendini
ve başkalarını olumlu görebilme,
kayıtsız bağlanma- kendilerini olumlu,
başkalarını olumsuz görme, saplantılı
bağlanma- kendilerine güvensiz,
diğerlerine güvenli yaklaşma, korkulu-
kaygılı bağlanma- hem kendilerine hem
başkalarına güvenmeme şeklindedir.
Çocuklarımızın ilk nostaljisi dediğimiz
bebeklik dönemi işte bu yüzden çok
önemlidir, insanın hem kendisiyle hem
dış dünyayla ilgili görüşlerinin oluştuğu
temel evredir. Bu nedenle psikolog-
psikiyatrist denilince hemen akla “hadi
çocukluğunuza dönelim” cümlesi gelir.
Herkesin hatırlamaya değer, güvenli,
huzurlu bir çocukluk nostaljisi olması
dileğiyle…
Nostalji bizim için geçmişe özlem, tatlı, hüzünlü bir duygudur. Çocuk için nostalji ise, “hatırlayabildiği
en eski anıya özlemdir” diyebiliriz. Çocuğun nostaljisi anneyle kurduğu ilk ilişkiye göndermedir,
anneyle ilk temasıdır. Bu süreçte sağlıklı bir doyum sağlaması onun ileriki yıllarda nasıl bir kişilik
oluşturacağının habercisidir. Bakım veren kişi ile sağlıklı bir bağ oluşturmak, güvenli bir bağ kurmak
bebek açısından çok önemlidir.