43
Zeki Müren’den kalan “bazı hatıralar”
“Sanatçının mini etekli kostümle
sahneye çıktığı ilk gece Milliyet yazarı
Halit Çapın, Türkiye’nin kafasındaki
soruyu ona yöneltiyordu: “Zeki
Bey, bir erkek kadın giysileri içinde
sahneye çıkarsa erkekliğinden bir şey
yitirir mi?” Zeki Müren, ancak ondan
beklenebilecek bir zeka kıvraklığıyla
yanıtlıyordu: “Benim giydiklerim
kadın elbiseleri değildir. Bu elbiseler,
Sezar’ın, Baytekin’in, Brütüs’ün
giysileridir.” Peki ya kulaktaki küpeler
ne olacak? Zeki Müren o meseleye de
“tarihi açıdan” yaklaşıyordu: “Yavuz
Sultan Selim küpe taktığı için erkek
değil miydi Halitciğim?” Halit Çapın,
“Yaptığınız bazı çevrelerde büyük cüret
hatta saygısızlık olarak kabul ediliyor,
ne dersiniz?” diye sorunca Müren şöyle
dedi: “Gerekirse sahneye çırılçıplak
çıkabilirim!”
-----------------
“Bir gün lisenin kantininde otururken,
güzel, alımlı bir hanım ziyaretine geldi.
Elini uzattı: “Merhaba, ben Suzan
Güven… Hani senin ilk besteni okuyan
şarkıcı..”
Sonra devam edip hayatını değiştirecek
haberi verdi: “Zeki’ciğim, radyo
sınav açtı. Sanatçı alınacak. Bu
sınava mutlaka gir. Kazanacaksın...”
Yağmurlu bir günde, ıslandığının bile
farkına varmayan genç Zeki sınava
girdi. Sınavda 186 kişi vardı. İlk
sırada ise Zeki bulunuyordu. Jüride
kimler yoktu ki: Rahmetli Orhan
Veli’nin babası Veli Kanık, toprağı bol
olsun rahmetli Yorgo Bacanos, Refik
Fersan, Fahire Sultan diye anılan
Fahire Fersan, Cevdet Çağla ve
Baki Süha Ediboğlu... Afife Ediboğlu
jüride görevli değildi ama, eşinin
yanında oturuyordu. İçlerinde Zeki’yi
tanıyan tek kişi, Şerif İçli idi. Zeki
birkaç şarkı okudu, şaşırdılar. Derken
sordular: “Repertuarın ne kadar?
Kaç şarkı biliyorsun?” Bir genç için
inanılmaz olan yanıtı verdi: “Üç bin
civarında efendim!” İnanamayarak
sordular: “Hepsi aklında mı?” Yanıt
duraklamadan geldi: “Evet efendim,
aklımda!” Belli ki, üç bin şarkıya,
Şerif İçli dışında kimse inanmamıştı.
Elindeki dosyayı jüri üyelerine uzattı
ve: “Bildiğim şarkların hepsinin giriş
bölümleri notalarıyla burada yazılıdır,
efendim!” dedi. İçeriye gireli iki saat
olmuştu. Diğer 185 aday kapıda
sabırsızlıkla onun çıkmasını bekliyordu.
Ama çıkmak ne mümkün? Dosyayı
açtılar. Rastgele sormaya başladılar:
“Bu şarkıyı oku. Bu parçanın meyanını
oku. Bu şarkının sonunu oku.” Hepsi
iyi hoş da, şarkının sonunu okumak
pek kolay değil ki! Şarkıya baştan
girilirse hatırlanır. Neyse, istedikleri
bütün şarkıları okudu. Jüri üyelerinin
hepsi koro halinde “fevkalade” diye
söylendiler, “fevkalade, fevkalade...”
Bir hafta sonra okula beklediği
telefon geldi. Zeki’yi arıyorlardı
Radyoevi’nden. Hattın öbür ucunda
büyük üstat Refik Fersan Bey vardı:
“Zeki Bey evladım, Perihan Altındağ
(Sözeri) Hanım programına gelemiyor.
Rahatsızlanmış. Saat 20.30’a kadar
nota dosyanı al, Radyoevi’ne gel.”
En çok Hicaz makamını sevdiği için
Hicaz dosyasını aldı gitti. Büyük olay
oldu, yeni sanatçı olarak tanıtılan Zeki,
mükemmel bir program çıkarmıştı.
Hem de birkaç dakikalık bir prova ile,
45 dakika devamlı şarkı söylemişti... O
dönemde tüm şarkılar, müzik eserleri,
mikrofonlara canlı yayınlarda çalınıyor
ve söyleniyordu. Önceden banda
Bursa Kent Müzesi’ndeki Zeki Müren köşesi
1...,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44 46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,...156