36
uzaktaki yakın
ROMA SADECE ‘bir şehir’ değil;
efsanelerin uçuştuğu, geceleri
çatılarında meleklerin buluştuğu,
binlerce çığlık ortasında gladyatörlerin
vuruştuğu, aşıkların kalpleri ile
bakıştığı, parke taşlı sokak aralarında
sevgililerin ihtirasla tutuştuğu, bir
türlü gidip göremeyenlerin her daim
hakkında aşkla konuştuğu ‘o şehir’dir.
Kralların, sultanların, hükümdarların
çağlarını yaşadı o. Neler gördü
gizemli hallerin en kalın perdesinden,
neler duydu sırlarla dolu fısıltıların
en üst perdesinden. Binlerce yıl türlü
sebeplerle bir duruldu bir coştu.
Yaşadıklarının, gördüklerinin çoğunu
insanın hafızasına emanet edip kendisi
bile unuttu. Roma; ne Vatikan ne
İspanyol Merdivenleri ne Trevi Çeşmesi
ne Colosseum. Roma, Venüs’le
Mars’ın bu evrendeki aşk şehri; bütün
o görkemli yapılar hep sahne, şahit,
eşlik eden, ilham veren… Roma; Savaş
Tanrısı Mars’ın öfkesini büyüttüğü, Aşk
Tanrısı Venüs’ün öfkeyi yensin diye
aşkı her an her köşesinde elinden tutup
yürüttüğü şehir. Mars gibi savaşarak
ayrılmaların, Venüs gibi sevişerek
birleşmelerin şehri…