43
La Dolve Vita filminde Slyvia’nın
Marcello’nun yüreğinin gücünü
tarttığı gibi siz de ömrünce sizin için
atsın istediğiniz yüreklerin gücünü
tartmalısınız. Piazza Navona (Navona
Meydanı)’da aheste tur atmalısınız.
Medyanda, dünyanın dört bir yanındaki
dört büyük nehri (Tuna, Ganj, Nil, Rio
della Plata) temsil eden Dört Nehir
Çeşmesi’nin sularından sürmelisiniz
yüzünüze. Sizin yüzünüzden aşkla
yanan kim varsa aşkı hiç sönmesin diye
nihayet bu sulara bir ayet söylemelisiniz
içinizden. Akşamları enginar, kabak
çiçeği kızartması, Ciro&Ciro’da baştan
çıkarıcı ahtapot salatası, midye, karides
yemelisiniz. Elbette taa Roma’ya kadar
gelmişken şişelerin dibine vurmalısınız.
Şarabı kana kana içmek için daha
uygun neresi var; öyle çok içmelisiniz
ki Roma’nın ev yapımı şaraplarına
doymalısınız.
Yedik içtik, gezdik gördük, Roma’ya
doyduk deseniz de öyle değil;
Roma’nın 15 mil güney doğusunda
Castel Gandolfo’ya doğru yola
koyulup Alba Gölü kenarındaki bu dağ
köyünde Papa’nın yazlık sarayını da
görmeli, köyün meydanında şarapların,
manzaranın, pencerelerden sarkan
envai renkte çiçeğin, başka hiçbir
yerde bu kadar güzel kokmayan
havanın keyfini çıkarmalısınız.
Sen ne büyülü bir şehirsin Roma.
Hesaba katmalısınız ki; giderken
başınıza neler geleceğini bilmediğiniz
Roma’dan dönerken başa sarıp
yeniden yeniden yaşamak, kalmak,
daha uzun kalmak, hiç değilse en
yakın zamanda yeniden gelmek
isteyeceksiniz.