103
edemiyor insan. Kitap bittikten sonra
ilk günler etraftaki çocukların yüzlerine
bakıp Alper Kamu’yu görmeye
çalışıyor. Hatta ekşisözlük’te Alper
Kamu’nun Murathan Mungan'ın
Yüksek Topuklar'ındaki Tuğde bir
araya gelmesi halinde ortaya nasıl
bir cümbüş çıkacağını merak edecek
kadar ileri gidenler bile var. Koca
koca laflar eden, kocaman adamlar
gibi felsefe yapan, yaşıtlarına politik
konularda bile posta koyan, mahallede
meydana gelen bir cinayeti çözmeyi
aklına koyup komisere bile haddini
bildiren bu çocukadam, daha hikayenin
en başında, ağzını açar açmaz,
kurduğu ilk cümlelerle her okurun
kalbini fethedecek türden bir velet
ve ondan kesinlikle şeytan tüyü var.
Kendisi sağ sol meselelerinden de
ziyadesiyle haberdar ve bu konularda
engin fikri var.
“…‘Boş ver bu işleri Kerim Abi,’
dedim. ‘Sen söyle hele, hangi partiyi
tutuyorsun?’
Şaşkın şaşkın suratıma baktı.
İdarenin casusu muyum acaba diye
düşünüyordu sanırım. Kafasını dikip,
‘Ekmek partisi’ dedi.
‘Öyle bir parti yok ki’ dedim.
‘Hiçbir partiyi tutmuyorum,’ diye ifade
değiştirdi bunun üzerine. Bu devrim
yapacak, ben de göreceğim.
"...'peki sağcı mısın, solcu mu?'
'yok bizim felsefemizde sağ, sol.'
Felsefe? 'senin felsefende ne var Kerim
Abi?'
Nihayet hazır yanıtı bulunan bir soruyla
karşılaştığı için keyifle ünledi: 'bana
derler kerim, bugün buldum bugün
yerim, yarına Allah kerim!'
Hey gidi koca Marx, diye geçti
aklımdan, kalk mezarından da gör
diyalektik nasıl oluyormuş!..."
Şimdi havalar sıcak, haberler beter,
durumlar sıkıcı, Facebook’ta Twitter’da
muhabbetler hep aynı rehavetle baymış
vaziyette ve hiç esmiyor ve sabahlar
olmuyor bir türlü. Şöyle güle eğlene
hatta acayip bir polisiye durumun
içinde heyecandan gerile gerile
okunacak bir kitap lazımsa size, bu
kitap o kitap.
“Gazanfer’in arakamdan savurduğu
küfür ve tehditleri hala işitebiliyordum.
Sırtımı tahta duvara verip soluklandım.
Tabancamı sıkı sıkı tutarak yere çöktüm
ve kendi kendime gülmeye başladım.
Hayatımın en hızlı günlerini yaşıyordum.
Dövüşecek düşmanlar ve sevilecek
kadınlarla çevrelenmiştim. Gerçi silahım
plastiktendi. Kadınlarım da öyle.”
Fotoğraf:
Engin Çakır, Mayıs 2005