64
gezi-yorum
O dönemde Bozcaada’ya uğrayan
seyyahların yazdıklarından adanın
ıssız bir şekilde korsan yatağı haline
geldiğini ve kalenin kalıntı halinde
olduğunu öğreniyoruz. Her ne kadar
korsanların öldükten sonra deniz
sularına bırakıldığını bilsek de bugün
Bozcaada Kalesi’nde bir korsana ait
olduğunu tahmin ettiğim kurukafa
ve kemik figürlerinin işlenmiş olduğu
mermer bir mezar taşını da görmek
mümkün.
Bozcaada İstanbul’un fethi sonrası
1456 yılında Osmanlı idaresi altına
girmiş, kale tekrar onarılmış ve sosyal
hayat yeniden başlamış. Zaman zaman
Venediklilerle Osmanlılar arasında
el değiştiren Bozcaada, bu süreçte
birkaç kez ağır hasar almış. 1657’de
Bozcaada’yı ele geçiren Venedikliler
adayı terk ederken kaleyi yıktıkları
gibi kasabayı da ateşe vermişler.
Son olarak Bozcaada önlerinde 16
Haziran 1717’de başlayan ve dört
gün süren deniz savaşı sonunda
Venedik donanması imha edilerek Ege
Denizi’nden çekilmiş ve adada Balkan
Savaşlarına dek süren Osmanlı devri
süregelmiş. Bu süreçte özellikle 18.
yüzyıldan sonra ticaret hacmi gelişen
adada İtalya, Avusturya-Macaristan ve
İngiltere’nin fahri konsolosluklarının
olduğunu biliyoruz. Bozcaada Balkan
Savaşları sırasında 7 Kasım 1912’de
Yunanistan tarafından işgal edilmiş.
1915 Çanakkale Savaşı esnasında
İngiliz ve Fransızlar tarafından askeri üs
olarak kullanılmış ve son olarak da 20
Eylül 1923’te Lozan Anlaşması gereği
Türkiye Cumhuriyeti tarafından teslim
alınmış.
Osmanlı Egemenliği altında adada
Rum ve Türk nüfus yüzyıllar boyunca
varlıklarını korumuş ve iki ayrı
mahallede barış içerisinde yaşamışlar.
1912 yılına ait Şark Ticaret Yıllıkları’nda
Bozcaada nüfusunun yaklaşık 1500
Türk ve 3500 Rum’dan oluştuğu
görülmekte. Yunan işgali ile Türk
nüfusunun büyük kısmı Anadolu’ya göç
etmiş. Kalanlar Türk mahallesi içinde
yaşamaya devam etmiş. 1923’te adanın
Türk himayesine geçmesi ile Rum
vatandaşlar 8-10 aile dışında adayı
terk etmiş. Bir süre sonra adayı terk
edenlerin büyük kısmı Türk hükümetinin
çıkardığı kanunlarda oturulmayan ev,
bakılmayan bağ-bahçenin hazineye
aktarılacağını ve adada kalan
akrabalarıyla olan mektuplaşmalarından
kalan Rumların evlerinde olduğunu
ve ticari hayatlarını devam ettirdiğini
öğrenince Bozcaada’ya geri dönmüş.
Kurtuluş savaşı sonrası 24 Temmuz
1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında
imzalanan nüfus mübadelesine ilişkin
protokolde Gökçeada ve Bozcaada
Rumları tıpkı İstanbul gibi mübadele
haricinde tutulmuş. 1930’lara kadar
sakin bir dönem geçirilmiş. 1934’teki
Trakya olayları, 1941’te 20 ila 40 yaş
arasındaki azınlık erkeklerin -daha önce
askerliğini yapmış olsa da- askere
alınmaları, 1942’te uygulanan varlık
vergisi, 1955 İstanbul merkezli 6-7
Eylül olayları, 1963 Kıbrıs krizi, 1964
Bozcaada Karma Rum Okulu’nun
kapatılması ve Yunan uyruklu olanların
sınır dışı edilmeleri, son olarak da
1974 Kıbrıs Harekatı gibi çeşitli kırılım
tarihleri adalı Rumların aralıklı olarak
geri dönüşsüz bir şekilde Bozcaada’yı
terk etmelerine neden olmuş. Rum
iş yerleri, bağlar, mağazalar ve evler
hızla el değiştirmiş. Aynı yıllarda Kıbrıs
adasındaki Türk-Rum çatışmaları
binlerce kilometre ötedeki Bozcaada’da
yüzlerce yıldır Türklerle birlikte barış
içinde yaşayan Rum cemaatinin
hayatını da altüst etmiş. Doğdukları
toprakları geride bırakmak zorunda