70
gezi-yorum
çok sayıda benzer dekorasyonlu,
beyazın ve mavinin hâkim olduğu
ahşap masalı restoranları bulacaksınız.
Bu bölgede kendinizi Ege’deki bir
Yunan adasında hissetmeniz an
meselesi. Liman ve Cumhuriyet
Mahallesi’nde yoğunlaşan restoranlar
dışında meydan ve çevresi ile ara
sokaklarda da çok sayıda küçük, farklı
ve özgün kafe- restoran bulmanız
mümkün.
Ada mutfağına doğal olarak deniz
ürünleri hâkim. Yabani otlar ve
zeytinyağlılardan oluşan meze
çeşitliliğinin de altını çizmek gerek.
Yabani otlardan ısırgan, cibes, radika,
turpotu, kazayığı, şevketibostan
ön plana çıkan ve adaya özgü
olan lezzetler. Adanın bir başka
meşhur lezzeti ise “kirpi” de denilen
denizkestanesi. Kıyıdan ve taşlık
alanlardan dalarak çıkarılan kirpiler
beyaz şarabın yanında sunuluyor.
Doğası gereği balık çeşitliliğinden,
kalamar ve ahtapotun en lezzetlilerini
bulacağınızdan bahsetmiyorum ama
özellikle asma yapraklarına sarılarak
ızgarada yapılan sardalye mutlaka
denenmeli. Çınaraltı Kahvesi’nin likör
ve çikolata ile birlikte ikram edilen
damla sakızlı kahvesi, Ada Kafe’nin
gelincik şerbeti ve Çiçek Pastanesi’nin
bademli un kurabiyesi ise adaya özgü
diğer lezzetlerin başında geliyor.
Bozcaada’nın lezzetlerinden
bahsetmişken adaya özgü üzüm
ve şarapları da atlayacak değilim.
Bağcılık ve şarapçılık Bozcaada için
sadece bir ekonomik faaliyet olmanın
ötesinde bir yaşam biçimi haline
gelmiş ve Tenes’in öyküsüne bakarsak
bu durum adanın tarihi kadar eski.
Ada bağcılığının ve şarapçılığının
bu denli gelişmiş olmasının iki temel
nedeni var. Adanın üzüm bağlarının
yetişmesine son derece uygun olan
toprak yapısı ve özellikle kuzeyden
gelen hakim rüzgarlarla adanın
gündüz ve gece sıcaklık farklarının
şarap üretimi ve bağcılık için son
derece uygun olması. Kuşkusuz ada
bağcılığı denildiğinde artık adanın
sembolü haline gelmiş olan dünyaca
ünlü Bozcaada çavuş üzümü akla
gelmekte. Türkiye’nin en güzel Çavuş
üzümünü bulacağınız yerdesiniz. Evliya
Çelebi’nin Seyahatname’sinde de
övdüğü sofralık Çavuş üzümü dışında
Karasakız, Karalahna ve Vasilaki gibi
şaraplık üzüm çeşitleri de Bozcaada’ya
özgü üzümlerden. Adada günümüzde
dört tane şarap fabrikası mevcut.
Bunlardan üçü şehir merkezinde, biri
de merkezin güneyindeki Tuz Burnu
mevkiinde. Adadaki şarap fabrikalarının
tadım yerlerinde değişik şaraplar
tatmak ve fabrika satış mağazalarından
alışveriş etmek mümkün. Endüstriyel
üretime geçenler dışında ayrıca
bazı lokantalarda, küçük atölyelerde
ve evlerde üretilen butik şarapları
deneyebilirsiniz. Şarap çeşitleri yanında
hediyelik eşya olarak –eğer denk
gelecek kadar şanslı iseniz- kekik
balını, Simyon Salto’nun meşhur,
Rum mutfağına özgü ve içine badem
konularak küçük domateslerden yapılan
domates reçelini öneririm.
12 adet burun ve koy bulunan adanın
denizi tertemiz ve popüler olanlar
dışında keşfedebileceğiniz daha
küçük bakir koyları da var. Adanın
denizi genel olarak çok soğuk. İlk
şoku atlattıktan sonra ise suyun
verdiği zindelik hissi paha biçilemez
türden. Kaplıca suyuna dönmüş sıcak
denizlerde yüzmekten hoşlanmayanlar
için sırf bu bile adaya gitmek için
başlı başına bir sebep olabilir.
Adada rüzgârın hiç dinmediğinden
bahsetmiştim. Ama bu gözünüzü
korkutmasın. En rüzgârlı havada
bile adada olmanın verdiği avantajla
denize girebileceğiniz bir koy bulmak
mümkün. Yapmanız gereken o gün
esen rüzgârın yönünü tayin etmek
ve ters istikametteki rüzgar almayan
kıyılara yönelmek. Çoğunlukla kuzey
yönünden rüzgâr alıyor olması
nedeniyle adanın popüler plajları güney
kıyısında yer alıyor. Bunlardan en
meşhuru Ayazma Plajı. Biraz batısında
ise Habbele Koyu var. Habbele Koyu
bugünlerde genel kullanıma kapalı. Bu
durumda eğer yemek yiyebileceğiniz
restoran ve şezlong - şemsiye ikilisi
beklentiniz var ise adresiniz Ayazma
Plajı. Buraya ada merkezinden düzenli
minibüs seferleri de var. Ayrıca plajda
zaman zaman profesyonel bir şirket
tarafından jet-ski, su kayağı ve sürat
teknesi ile çekilen banana benzeri
sportif aktiviteler de sunulmakta. Kendi
aracınızla gitmişseniz veya motosiklet
ya da binek oto kiralamış iseniz tercih
edebileceğiniz bir başka koy ise deniz
altındaki çeşitlilik ve anfora kalıntıları
ile öne çıkan Akvaryum Koyu. Bu
küçük koy turkuaz rengi inanılmaz
berraklıktaki denizi ile görülmeye
değer. Akvaryum Koyu da dâhil olmak
üzere diğer bütün koylarda herhangi
bir tesis yok, bu nedenle de en azından
şemsiyenizi yanınızda bulundurmanızda
fayda var.
Ayazma kelimesi “kutsal su” anlamına
geliyor. Plajın hemen üstündeki alanda
adanın Aya Paraşkiri ayazması yani
çift oluklu bir çeşme bulunuyor. Sekiz
tane dev çınar ağacının gölgesinde
küçük bir şapel ve iki adet tek katlı
küçük yapı var. Dev çınar ağaçları ve
sürekli akan bir çeşmeye güzel bir
deniz manzarası da eklenince piknik
yapmayı düşünenler için uygun bir alan
olduğundan bahsedilebilir. Buradaki
çeşmeden bir kez su içenin artık adalı
olacağına inanılıyormuş. Bu bölgede
ayrıca her yıl 25-26 temmuzda Ayazma
Panayırı gerçekleştiriliyor. Buradaki
Rum-Ortodoks cemaatine ait şapel
Azize Aya Paraşkiri adına yapılmış
ve onun adını taşıyor. Adada Rum
nüfus yok olmaya yüz tutsa da göç
etmiş olan Rumların her yıl aynı tarihte
ziyaret etmeleri ve adalıların da katılımı
ile Ayazma Panayırı geleneği halen
sürdürülmekte. Şapelin alt kısmında
mum yakılıp adaklar adanan ve dilek
dilenen bir mağara mevcut. Yolunuz
düşmüşken ayazmadan içip bir de dilek
dilemek isteyenlere duyurulur.
Ayazma Panayırı dışında her sene
Ağustos ayında şair Haluk Şahin
öncülüğünde başlayan İlyada okumaları
ve elbette ki Bağbozumu Festivali yıllık
etkinliklerinden. Ağustosun son haftası