105
mesela. Solunuzda Elhamra, sağınızda
Albaicin; Mağribi Köprüsü’nün altından
akan nehri dinleyin. Size kim bilir
ne hikâyeler anlatacak bu nehir ve
köprü. Bana anlattıklarından birini ben
anlatayım: Granada’yı İspanyollara
savaşmaksızın teslim eden son emir
XII. Muhammed, kentten çıkar ve yeni
kalacağı yere doğru yola koyulur. Tam
da bu köprüden geçerek ayrılacaktır
şehirden. Yola henüz çıkmıştır ki,
Granada’nın çıplak gözle görülebildiği
son yerde bir durur ve ardına bakar.
Kenti uzaktan süzdükten sonra da
hüngür hüngür ağlamaya başlar. Bunu
gören annesi, yanına gelir ve tarihe
düşecek lafını eder; “Ağla oğlum ağla...
Adam gibi savaşamadın, bari kadın
gibi ağla!” İşte o gün bugün erkekler
ağlamaz.
Eğer bir şehir hakkında çokça ağıt
yakılmış, hikayeler dile gelmiş,
şiirler, romanlar yazılmış, besteler
düzülmüşse o şehre bir başka gözle
bakmak gerekir. Şüphesiz bir büyü,
derin bir tarih ve bolca hikâye saklar
o şehirlerin duvarları, sokakları. Bu
şehirlerin belleği güçlüdür. Herhangi
bir şehir değildir onlar. Ayak basan
her yabancının da bir izi kalır,
karşılığında kendi hikâyesini yazar
o şehirle kendisi arasında geçen. O
yabancı artık yabancı değildir ona.
Aynen Granada’da olduğu gibi. Gidin
ve tanışın Gırnata’yla. Sizin iziniz
eksik kalmasın belleğinde, tarihi
sizsiz yazılmasın düşen son Endülüs
kalesinin...
1...,97,98,99,100,101,102,103,104,105,106 108,109,110,111,112,113,114,115,116,117,...156