104
uzaktaki yakın
sadece Granada’nın graffitilerinin
tümünü gezdiren turlar satılmakta.
Yani duvar resmi deyip geçmeyin,
graffitilerin ve hikayelerinin peşine
düşün.
Tapas’ın -yani aslında bildiğimiz meze
kültürünün İspanyol versiyonunun-
ortaya çıkışı hakkında iki hikaye var,
artık hangisine inanmak işinize gelirse.
Rivayet o ki Granadalı bir gezgin, bir
konaklama sonrası şarabı bozulmasın
yahut dökülmesin diye toprak küpünü
hamurla (ekmek ya da lavaş) kapatmış
(Bkz. İspanyolca kapatmak: tapar;
hatta bkz. Arapça: tıpa) ve yoluna
devam etmiş. İlk verdiği molada
açtığı şarabı ekmekle tüketince, içkiyi
mezeyle tüketmenin ne kadar güzel bir
şey olduğunu anlamış. İkinci hikaye
biraz daha inandırıcı sanki. Kastilya
kralı X.Alonso ağır bir hastalığa
yakalanmış ve doktorlar şarap içmesine
ancak yanında bir şey yediği takdirde
izin vermişler. Sağlığına kavuşan
kral da bir ferman yayımlayarak
bu durumun tüm Kastilya’da yani
günümüze uyarlarsak İspanya’da
yaygınlaştırılmasını emretmiş.
Bu şehir İspanya’da en iyi tapasların
yenebildiği yerdir. Diğer Andalucia
şehirlerinin aksine, burada tapas bara
gittiğinizde tapas değil içki siparişi
verirsiniz ve tapas içkinin yanında
ücretsiz gelir. Artık bedava sirke baldan
tatlı mı yoksa gerçekten lezzetliler
mi, orasını tadınca karar verirsiniz. İki
avro verip doyumluk bir öğün sahibi
olabilirsiniz. Bira, şarap, gazoz, kola
ve hatta su bile isteyince beraberinde
tapas mutlaka masadaki yerini alacak.
Üstelik her siparişte başka başka
çeşitler; peynirli ve jambonlu sandviç,
ton balıklı ve sebzeli makarna, cips,
deniz mahsulleri salatası, pirzola, sosis
tabağı, balıklı sandviç, pilav, zeytin,
İspanyol omletli ekmek, tütsülenmiş
jambon (isp. Jamon), kıymalı ekmek,
soslu köfte, lazanya, patates kroket,
patates kızartması, bonfile, karışık
salata, ahtapot, kalamar, köpekbalığı,
bol zeytinyağlı ve sarımsak soslu
midye, Malaga usulü hamsi, bildiğin
tas kebabı ve başta keçi peyniri olmak
üzere peynir çeşitleri. “Sonraki biraların
yanına ne eşlik edecek acaba” diye
merakla gelen heyecan da sohbetin
kreması...
Tabi bu çeşitlilik içinde ister istemez
garsonlarla konuşacak şeyleriniz olacak
ama bu konuşma durumu o kadar da
kolay gerçekleştirilemeyecek. Turistik
bir şehir olmasına rağmen İngilizce
bilen birilerini bulmak gerçekten
çok zor. İspanyolca bilenler için de
çok kolay bir iletişim olmayacağını
söyleyebilirim. İngiltere’de İskoç aksanı
ne ise İspanya’da da Endülüs aksanı
o.  “S” harfinin çok baskın olduğu
İspanyolcada bu harfin neredeyse
hiç seslendirilmediği ve kelimelerin
yuvarlanarak başka şeylere evrildiği bir
dil söz konusu. Siesta, fiesta vs derken
sanki güneyli İspanyollar konuşmaya
dahi üşenir gibiler. Yine de sıcakkanlı
ve yardımsever yanları ile bu açığın
kapandığını ve dilin neredeyse hiç
sorun teşkil etmediğini de söylemeli.
Son günün akşamüstünde Albaicin ile
Elhamra arasında akan Darro Nehri’ne
inin. Nehir boyunca şehir merkezine
doğru yürüyün. El Paseo de los Tristes
yani “mutsuzlar yolu” boyunca yürürken
adımlarınızı yavaşlatın. Şehre karışın.
Banklara oturup siz de çekirdek çitleyin
1...,96,97,98,99,100,101,102,103,104,105 107,108,109,110,111,112,113,114,115,116,...156