Dergi Bursa Ekim-Kasım 2011 - page 110

108
GELECEKLE ilgili çoğumuzun
beklentilerinin başında insan ömrünün
daha da uzaması vardır. Bu açıdan
sağlık sektörü de çok sıkı bir araştırma
ve geliştime etkinliği içerisinde ve bazı
projeler gerçekten hastalık kavramını
tarihin derinliklerine gömecek cinsten...
Şimdi bunlardan bir kısmını inceleyelim.
“Armudun sapı
hücrenin kökü”
Hepimiz bu karmaşık
anatomilere sahip
olmadan çok
önce henüz yolun
başındayken tek bir hücreydik. Daha
sonra inanılmaz bir hızla artan hücre
sayımız vücudumuzdaki bütün doku
ve organları oluşturdu. Kök hücrenin
bu kadar değerli olmasının sebebi
ise uygun şartlar altında uygulanması
durumunda farklı hücrelere
dönüşebilmeleri. Vücudumuzdaki
bütün yapılar sabit tek bir hücrenin
başkalaşması ile oluşmuş durumda
olmasına rağmen kök hücrenin
hiç başkalaşıma uğramamış halini
elde etmek oldukça zorlu bir süreç.
Yenidoğanların göbek bağlarındaki
kandan elde edilebilen bu hücreler
yetişkinlerde göbek bağı aracılığı
ile elde edilebilmesi ne yazık ki çok
nadiren başarılabilen bir olay. Bilim
insanlarının genel olarak yapmaya
çalıştığı bu etapta başkalaşmış
hücrelerden kök hücreye ulaşmaya
çalışmak. Kısmen başarılı uygulamalar
mevcut hatta tedavide uygulamalar
bile başlamış durumda. Özellikle
lösemi tedavisinde kullanılan kemik
iliği tedavisinde başarılı sonuçlar elde
edilebiliyor. Kanser, felç, M.S., A.S. gibi
hastalıkları kök hücre terapisi ile tedavi
etmek için de araştırmalar tam hız
devam ediyor.
Hastalıkları tedavi etme ile süreç henüz
emekleme aşamasında iken geçtiğimiz
Mart ayında internet üzerinden
izlediğim bir TED konferansı sunumu
aklımı başımdan aldı. Anthony Atala
ve Harvard Üniversitesi’nden bir ekip
dünya üzerindeki ilk yapay organ
olan mesanenin bir insana takılacağı
ile ilgili yaptıkları hazırlıkları anlattı.
Ancak hikayenin daha da şaşırtıcı kısmı
konuşmanın ikinci yarısında geldi.
Anthony Atalay’ın yardımcısı elinde bir
böbrekle çıkageldi. Sahne arkasındaki
üç boyutlu yazıcıda kök hücreleri
kullanarak, 4 saat gibi kısa bir sürede
tekno günce
Erdinç Tuğcu
Geleceğimiz varsa, göreceğimiz de var
Geçen sayıda geleceğimizi şekillendirecek teknolojilerden bir kısmını aynı başlık
altında incelemiştik, devam ediyoruz. İşin açıkçası şu anda erişebildiğim ya da
erişemediğim o kadar çok proje yürütülüyor ki, bir ömür boyu yeni teknolojilerle
ilgili inceleme yazısı yazılabilir. Bu teknolojilerden ulaşabildiklerim arasında en
dikkat çekici ve devrim niteliğinde olanları sizlere aktarıyorum.
1...,100,101,102,103,104,105,106,107,108,109 111,112,113,114,115,116,117,118,119,120,...132
Powered by FlippingBook