99
“Bir bisikletim olsa da
arkadaşımla birlikte, bir yerlere gitsek”
diye aklınızdan geçirmişsinizdir
eminim. İş hayatı, çocuğun okulu,
özel hayat derken; isteğinizi bir
türlü gerçekleştiremezsiniz. Böyle
bir yolculuk rotası çizmek için hep
iyi bir zaman ararız ancak o zamanı
bulamayız. Fakat bundan tam 115
yıl önce, 1897 yılının Eylül ayında iki
maceracı genç İstanbul’dan Bursa’ya 3
günlük bisiklet gezisi yaparak bu tip bir
hayali gerçek kılmıştı.
1890'lı yılların son çeyreğinde
İstanbul'dayız. Ahmet Tevfik Bey
çevresindekilere bisiklete binmeyi
öğretmeye çalışan bisiklet sporuna
gönül vermiş bir genç olarak çıkar
karşımıza. 1897 yılının Eylül ayında
yine arkadaşlarından birine bisiklete
binmeyi öğretir ve beraberce bisikletle
Bursa'ya bir gezi yapmayı teklif eder.
İki kafadar için böylece eğlenceli bir
gezi başlar. Gezi boyunca izlenimlerini
not eden Ahmet Tevfik İstanbul'a
döndükten sonra kitabın baş kısmına,
bisiklete nasıl binileceği konusunda
bir bölüm ekleyerek bastırır. Dönemi
için son derece macera dolu bu kitap,
Ahmet Tevfik Bey’in bisiklet gezisinde
aldığı notlar sayesinde, dönemin
Bursa’sı hakkında bizlere büyük bilgiler
aktarıyor.
Ahmet Tevfik Bey, 19. ve 20. yüzyılların
bitiştiği II. Abdülhamit (1876-1909)
döneminde bir bisiklet tutkunu.
Haliyle bugün kimi yerde kendilerini
“uzaylı” gibi hisseden bisikletçilerle
karşılaştırıldığında “uzaylıların babası”
diyebileceğimiz türden birisi.
Bisiklet kullanımının 19. yüzyılın
sonunda Avrupa’da da çok yaygın
olmadığı biliniyor. Böyle bir dönemde
Osmanlı’da bisikletle gezi yapmak,
her babayiğidin harcı değildi elbette.
Kitapta Ahmet Tevfik Bey bisikletin
üstünlükleri, zevkleri, bisiklet
kullanmanın güzellikleri hakkında
da çok geniş bilgiler sunuyordu.
“Velosipet”lerine su, bisküvi ve ecza
kutusu gibi gerekli teçhizatı koyup önce
vapurla Mudanya'ya geçiyorlar. Her
bisiklet yolculuğu gibi zaman zaman
bisiklet onları değil, onlar bisikletleri
taşıyor ve Bursa, İnegöl, Yenişehir
güzergâhında bir gezi yapıyorlardı.
Buna ek olarak Bursa’dan çıkıp tekrar
Bursa’ya vardıkları toplam 267km’lik yol
boyunca gördüklerini, konuştuklarını,
başlarından geçenleri anlatarak aslında
uzun yolda bisiklet kullanmanın - biraz
da şaşırtıcı bir şekilde- bugünkünden
pek de farklı bir şey olmadığını
gösteriyordu.
Kitapta yola çıkılmadan önce
bisikletlerle ilgili fazlasıyla teknik bilgi
mevcut. Genelde “araba” olarak tâbir
edilen bisikletlerin her birine bir çanta
ve bir de su haznesi ekleniyor. Su
hazneleri ikişer kilo geliyor, üstleri su
geçirmeyen bezle ve içi mukavvadan
olan çantalara çamaşır ve yiyecek
konuluyordu. Elbette bunca yol
esnasında kazalar da olmuyor değildi.
At arabalarının atlarının bisikletlerden
ürkmesi, yokuşlarda hızı ayarlayamayıp
düşüyorlardı. Onca yol gidip de - hele
ki o dönemdeki yollar düşünülürse-
lastik patlatmaması mümkün değildi.
Bir nalın çivisi bisikletin arka lastiğine
saplanıveriyordu. Üstelik nalın
çivisini çekince çivinin tıpa görevi de
kayboluyor, lastik tamamen iniyordu,
Ahmet Tevfik Bey ve arkadaşı yakındaki
kasabaya yürüyerek gidiyorlardı.
Kitaptaki güzel enstantaneler arasında
gezginlerimizin nereye giderlerse
gitsinler ilgi odağı olmaları var. Çeşitli
köy ve kasabalarda çocuklar etraflarını
çeviriyor ve hemen bisikletler hakkında
soru soruyorlardı. Elbette sorulan
sorular arasında - ilk defa bir bisiklet
gördüklerinden - aletin adının ne
olduğu da var. Ahmet Tevfik “şeytan
arabasıdır” (rahmetli babaannem
de öyle derdi) diye hafif yollu dalga
geçse de, gerçek ismini sormaktan
vazgeçmiyordu çocuklar...
Yenişehir’de bir ihtiyar kahveden kalkıp
yanlarına geliyor ve rica ediyordu
“Arabaya bin de şurada biraz dolaş.
Biz de görelim. Biz bunu bir kez
gördüğümüz için pek merak ediyoruz.
Keza Boşnak Köyü’ndeki tamir
sonrasında köylüler “Ayağınız tamir
edildi, şimdi gidiyorsunuz. Buradan
çabucak uzaklaşırsınız. Biz sizi
seyredemeyiz. Biriniz arabaya binmeli,
şurada dolaşmalı, biz de seyrederek
çok zaman önce görmüş olduğumuz bir
şeyi tekrar görmekten mutlu olmalıyız”
diyorlardı. Yenişehir’den alkışlarla
uğurlanmışlardı.
Yolda hayvanlarla ilgili anılar da var.
Atlar bisikletten ürküyorlar. O nedenle
Ahmet Tevfik ve arkadaşı ne zaman
atlı bir araba görecek olsalar kenara
çekiliyorlar. Bir de köpek sorunu
mevcut. Yenişehir’de insanlara bisiklet
nasıl binilir gösterirlerken köpekler
saldırıyor, yöre ahalisi sopalarla
köpekleri kovalıyor...
Bu kitabı; bisikleti ve Bursa'yı o
zamanın diliyle tanımak ve o dönemin
Osmanlı'sında bisiklet gibi bilinmeyen
bir araçla Anadolu'ya gitme cesaretini
gösteren bir gencin izlenimlerine şahit
olmak için okumanızı, ardından kendi
bisiklet rotanızı çizmenizi tavsiye
ediyorum.
1...,91,92,93,94,95,96,97,98,99,100 102,103,104,105,106,107,108,109,110,111,...148