89
Eskiyi ve yeniyi, zengini ve fakiri,
düzeni ve kargaşayı, güzeli ve
çirkini bir arada barındıran Kiev; bu
haliyle tıpkı batı ve doğu arasında
sıkışmış bir başka şehir olan İstanbul’u
çağrıştırıyor. Bu şehirde iki tür duygu
yaşıyor sanki; yoksulluğun korkunç
hüznü ve kederiyle insanın içine içine
işleyen donuk bakışlardaki karamsarlık
ve cıvıl cıvıl bir neşenin kendine
mesken tuttuğu gülen yüzlerdeki
umut... Bu ikisi aslında şehrin gençleri
ve yaşlıları arasında paylaşılmış gibi.
Büyük parklarda bu keskin ayrımı
görmek mümkün. Örneğin botanik
parktaki büyük kafeteryada. Dünyanın
diğer metropollerindeki yaşıtlarından
farksız görünümdeki gençler neşe
içinde içkilerini yudumlayıp sohbet
ederlerken, tuğlalardan yapılmış
setin diğer tarafında, neredeyse
genç birinin girmesi yasakmış gibi
görünen açık hava satranç parkındaki
kalabalığın tamamının kır saçlı
olduğunu fark edeceksiniz.
Yoksullukları her hallerinden
anlaşılan ve büyük ihtimalle çoğu
da emekli olan yaşlı güruhu, onlarca
masada belki biraz da eski komünist
günlerin özlemiyle uzun satranç
müsabakalarına girişmiş halde olacak.
Çekişmeli olduğu oyunculardan ve
seyircilerden rahatlıkla anlaşılabilen sıkı
mücadeleler meraklıları için fazlasıyla
cazip olabilir, fakat önce izleyici olarak
kabul görmelisiniz. 
Diğer Doğu Bloğu ülkelerinde de
gözlemleyebileceğiniz üzere Kiev’de
fakirlik cahillikle ve kriminal hallerle
paralel seyretmiyor. Çöp toplamakla
meşgul bir evsizin cebinde, dinlenirken
kaldığı yerden devam etmek üzere
ayracını yerleştirdiği kitabını ya da
kilise kapısında dilenen yaşlı kadınların
tavırlarında ironinin taçlandığı
zarafeti görmeniz mümkün. Bağımsızlık
sonrası 2000’li yıllarda ekonomisi
büyük ölçüde düzelme yoluna giren
Ukrayna, küresel mali krizden derin
etkilenen ülkelerden biri olmuş.
Yoksulluk halen önemli bir problem.
Buna karşılık özellikle Kiev benzeri
büyük şehirlerde nüfusun belli bir kısmı
önemli gelir artışları
ile “yeni zenginler”
olarak adlandırılan
bir grubu
oluşturmuş. Ama
söylediğim
gibi toplumun bu
farklı kesimleri
arasındaki gelir farkı
diğer bazı ülkelerde
olduğu kadar büyük
sosyal sıkıntılara
yol açmıyor. Yani
bu eski komünist
sistem üzerine
yerleşen kapitalizmin
sonuçları özel ilgi
alanı iktisat ve
sosyoloji olanlar için
ilgi çekici olabilir.
Şehrin en önemli
turistik noktalarına
gelirsek… İlki, ismini
İstanbul’daki
Ayasofya’dan alan
ve tıpkı orjinali gibi
günümüzde müze
olarak hizmet veren
St. Sophia Katedrali.
Bağımsızlık
Meydanı’ndan
Sofiyivska Caddesi’ni
takip ederek
ulaşacağınız Sofiyivska Meydanı’nda
yer alan katedral XI. yüzyılda yapılmış
ve son restorasyonu da 1740 yılında
tamamlanmış. Giriş ücretli, ancak
özellikle ana giriş kapısının hemen
sağındaki çan kulesine tırmanmak için
kesinlikle değeceğini söyleyebilirim.
Kare planlı kulenin çıkılabilen en üst
katı yükseklik korkusunu yenebilenlere
tüm cephelerinden olağanüstü
panoramik Kiev manzaraları vaat
ediyor. Kuleye çıktığınızda da fark
edeceğiniz, hemen karşıdaki daha
küçük ölçekli meydanda bulunan ve
altın kubbesi ile dikkati çeken yapı ise
Mykhaylivska Meydanı’ndaki St. Michel
Manastırı; nam-ı diğer Altın Kubbeli
Manastır. İç mimarisi Bizans stilinde
olan bina Barok mimari özellikler
taşıyor ve St. Sophia’da olduğu üzere
ekstra bir ücret vererek burada da çan
kulesine tırmanmak ve bir başka açıdan
Kiev’i seyreylemek mümkün.
Mykhaylivska Meydanı’nın biraz
ilerisinde bulunan funiküler hattı ise sizi
bir başka küçük ormanın içerisinden
geçirecek ve nehir kıyısındaki Podil
mevkiine ulaştıracak. Aşağıdaki durağın
önündeki küçük meydanda ve nehir
kıyısına doğru yol alırken etrafınıza
üşüşen gençler Ukraynaca size
bir şeyler anlatmaya çalışacak.
Pazarlamaya çalıştıkları şey Dinipro
tekne turları. Yaklaşık bir saat süren bu
müzikli Dinyeper gezisi ve pazarlama
stratejisi Eminönü ve Kadıköy’deki
müzikli kısa boğaz turlarını çağrıştırıyor.
Bu alımlı ve güzel kenti bir de nehir
kıyısından seyretmek ve manzaranın
tadını çıkarmak fena fikir değil.
1...,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90 92,93,94,95,96,97,98,99,100,101,...156