125
Madrid amblemine yerleşiveren “El
Oso y Madroño” yani ayı ve çilek ağacı
heykeli de bu meydanda. Bodur bir
yemiş ağacını silkeleyen bu ayı ne
anlatır ve şehir için neden böyle bir
sembol seçilmiş bilemem ama bildiğim
bu heykele dokunan birinin Madrid’e
tekrar geleceğine inanılıyor olması.
Dokunun ki aklınız kalmasın... Heykelde
değil, şehirde geçireceğiniz birkaç
güne sığdıramayacaklarınızda...
Meydanda Fransızlar tarafından yapılan
tarihi bir postane var. Önündeki zemine
monte edilen “sıfır noktası” levhası ve
binanın üstüne sonradan eklenen saat
kulesi de oldukça itibarlı Madrileño’ların
gözünde. 1962 yılından itibaren her
yılbaşı gecesinde bu kulede çalınan 12
tane çan sesi ile yeni yıla giriliyormuş.
Yılbaşında bu meydanın nasıl kalabalık
ve canlı olabileceğini hayal etmek hiç
de zor değil. Bu arada bir İspanyol
inanışına göre bu çan çaldığı süre
boyunca 12 adet üzüm tanesini yemeyi
başarırsanız, o yılın güzel geçeceğini
ve dileklerinizin gerçekleşeceğini
garantilemiş oluyorsunuz. Yılbaşı
planlarını yapmaya şimdiden
başlayacaklara duyurulur.
Puerta del Sol'de sonlanan ve İstiklal’i
andıran kalabalık caddelere doğru
meyletmeye başlayabiliriz. Mayor
meydanına giden Calle Mayor; alışveriş
yapabileceğiniz işlek bir cadde olan
Calle del Arenal; Desigual, H&M, Zara,
Mango, Bershka gibi ünlü mağazaların
olduğu Calle de Preciados; binaların
üzerine atlıların tünediği ve Teatro
Alcazar'a ulaşan Calle de Alcala sizi
çağıracak. Telaşa gerek yok çünkü
bu caddelerin hepsini ister istemez
birkaç defa turlayacak, her ara sokakta
yeni birşey keşfedecek, cadde ve
sokak tabelalarında resmedilen tarihi
hikayelerinin peşine düşecek ve dönüp
dolaşıp merkezdeki Puerta del Sol’e
yolunuzu mutlaka düşüreceksiniz.
Calle Arenal’de atlamamanız gereken,
enerji depolayacağınız bir duraktan
bahsetmeliyim. San Gines Kilisesi’nin
hemen arkasında, çok eskiden beri bu
işi yapan ve aynı adı taşıyan, başka
da şubesi olmayan bir Churros tatlıcısı
var (Tıpkı İstiklal’deki İnci Pastanesi
gibi diyeceğim bahtı benzemesin.)
Az şerbetli ve uzun bir tulumba
tatlısı olarak tarif edebileceğim bir
İspanyol klasiği olan Churros'un
tadı “Chocolateria San Gines”te
öyle kıvamında ve çıtır çıtır ki, sıcak
çikolata ile birleştiğinde enfes oluyor.
Duvarları eski fotoğraflarla süslü
açık mutfaklı tarihi mekanda mutlaka
karşılaşacağınız kalabalık gözünüzü
korkutmasın ve Churros’u tatmadan
kersinlikle dönmeyin. Batı yönündeki
Calle Mayor sizi Plaza Mayor’a
yani Büyük Meydan’a götürecek.
17.yy’da krallığa prestij sağlayacak
bir pazar yeri, hadi biraz daha havalı
olsun, alışveriş merkezi olarak inşa
edilmiş. Nitekim meydanın ortasında
3.Felipe'nin at üzerinde bir heykeli
de mevcut. Plaza Mayor kare bir avlu
etrafında düzenlenmiş 136 binadan
oluşuyor. Meydanın en önemli
binaları, üzeri resimlerle süslenmiş
olan "La Casa de la Panaderia"
(fırın evi) ve meydanın diğer binaları
gibi kızıl renkli olan "La Casa de la
Carniceria" (kasap evi.) Biri kuzeyde
biri güneyde olmak üzere karşı
karşıya bu iki ev. Zamanında La Casa
de la Panaderia’nın giriş katında
bulunan fırını halktan ticaret erbabları
işletebiliyormuş. Birinci katı da kralların
özel kullanımı için ayrılmış. Krallar
diledikleri zaman buraya gelirler,
dinlenir hatta misafir ağırlarlarmış unlu
mamüller eşliğinde. La Casa de la
Carniceria ise adından da anlaşılacağı
gibi vakt-i zamanında mezbaha
olarak kullanılıyormuş. Şimdilerde ise
Belediye Meclis Binası. Plaza Mayor
yıllar içerisinde çeşitli amaçlar için
kullanılmış ve değişik isimler almış.
Dört köşesi binalarla çevrili, 9 kapılı,
129 metre uzunluğunda ve 94 metre
genişliğinde bu devasa meydana son
olarak isabetli bir seçimle Plaza Mayor
adı verilmiş. İlk zamanlar pazar yeri
olan bu bu açık avluda çevresinde yer
alan 437 balkondan da seyredilen boğa
güreşi gibi geleneksel oyunların yanı
sıra kraliyet ailesinin ait düğün törenleri
yapılmaktaymış. Daha sonraları
Engizisyon Mahkemeleri’nin din karşıtı
olduğu için ölüme mahkum ettiği