91
        
        
          Hakan Bıçakçı/ Apartman Boşluğu
        
        
          Hakan Bıçakçı / Apartman Boşluğu
        
        
          strong as the magnets that can
        
        
          only be conjured up in science
        
        
          fiction movies makes this even
        
        
          more complex and you can never
        
        
          stay away from them. You will
        
        
          soon start meddling when you
        
        
          think, “Come on Arif, why didn’t
        
        
          you hold Ceren’s hand?” when
        
        
          Arif and Ceren leave a patisserie.
        
        
          Arif then becomes the person
        
        
          who says, “Don’t hurry man, I am
        
        
          smoking outside,” with his mimics
        
        
          when Arif looks down from the
        
        
          apartment well every morning.
        
        
          Soon, meeting with Arif in an old
        
        
          fashioned patisserie, listening
        
        
          to his dreams and staring at the
        
        
          street while sipping your coffee
        
        
          will become your routine as well.
        
        
          “We made eye contact with the
        
        
          male mannequin standing in
        
        
          the shop window of the large
        
        
          pharmacy across the patisserie. It
        
        
          had a kneepad, a shoulder strap,
        
        
          a neck brace, a wrist support and
        
        
          a corset on. Whatever was being
        
        
          sold inside against injuries was
        
        
          on him. His arm was broken, his
        
        
          shoulder was dislocated, his knee
        
        
          was injured, his neck was hurt
        
        
          and his back was sore but he was
        
        
          still standing erect challenging all
        
        
          these injuries. He had a confident
        
        
          but untrustworthy plastic smile
        
        
          on his face since his original task
        
        
          was to display expensive clothes
        
        
          of famous brands.”
        
        
          But you will have established a
        
        
          link independent of time with Arif
        
        
          when you also start seeing the
        
        
          emptiness behind the hole on
        
        
          the wall. Most probably you will
        
        
          feel like this after reading this
        
        
          book; Hakan Bıçakçı came and
        
        
          introduced Arif to you one day
        
        
          by chance and you continue the
        
        
          operation to try and set Arif’s
        
        
          life straight since that day even
        
        
          though there is no real strategy
        
        
          to it and you don’t see Hakan
        
        
          that often anymore. Apartman
        
        
          Boşluğu is the voyage of every
        
        
          reader to the emptiness inside
        
        
          themselves. The important thing
        
        
          is seeing the road. While on the
        
        
          way you may find a page when
        
        
          you don’t know what to do, sit
        
        
          down and chat with Arif for a
        
        
          while.
        
        
          bir gerçeklikle getirip yandaki
        
        
          boş sandalyeye oturtuyor.
        
        
          Bundan sonrası kolay. Daha
        
        
          o anda Arif rica etse, “kanka
        
        
          şu işin ucundan bi’ tut sana
        
        
          zahmet” dese, yeni tuttuğu
        
        
          evi temizlemeye gider, bütün
        
        
          kolileri yeni eve taşıyıp
        
        
          yerleştirmeye başlarsın.
        
        
          Tedirginlik bulaşıcıdır,
        
        
          biliyor muydun? Tedirgin
        
        
          birisi Arif. Çok tedirgin.
        
        
          Aklında, hayatında, kalbinde
        
        
          neyle dolduracağını, nasıl
        
        
          dolduracağını, doldurup
        
        
          dolduramayacağını bilmediği
        
        
          derin boşluklar var. İnsanın
        
        
          içindeki boşluk da bulaşıcı.
        
        
          Tedirgin ve içi boşlukla dolu
        
        
          insanların ancak bilimkurgu
        
        
          filmlerindeki dünyalarda
        
        
          üretilebilen kadar güçlü birer
        
        
          mıknatıs olması da durumu
        
        
          daha karmaşık hale getirir ve
        
        
          sen onlardan uzak duramazsın.
        
        
          Arif’le Ceren’le ayrılırken sen
        
        
          de pastanenin bir başka
        
        
          köşesinden onlara bakıp “Ah
        
        
          be Arif, tutaydın şu Ceren’i
        
        
          elinde” diye içinizden olaya
        
        
          karışırsın. Sonuçta Arif her
        
        
          sabah apartman boşluğundan
        
        
          aşağıya baktığında kafasını
        
        
          kaldırıp seninle göz göze gelen
        
        
          ve o boşluktan sana doğru
        
        
          “Acele etme kanka, kapıda
        
        
          sigara içiyorum” dercesine
        
        
          birkaç mimik yollayan insan
        
        
          olur. Arif’le sevdiği eski moda
        
        
          bir pastanede buluşup bir
        
        
          yandan onun rüyalarını dinleyip
        
        
          bir yandan da kahve içerken
        
        
          sokağı kesmek senin de rutinin
        
        
          haline gelir.
        
        
          “Pastanenin karşısındaki
        
        
          büyük eczanenin vitrinindeki
        
        
          erkek mankenle göz göze
        
        
          geldik. Dizinde dizlik,
        
        
          omzunda askı, boynunda
        
        
          boyunluk, bileğinde bileklik,
        
        
          belinde korse vardı. İçeride
        
        
          sakatlık gidermeye yarayan
        
        
          ne satılıyorsa üzerindeydi.
        
        
          Aynı anda kolu kırılmış, omzu
        
        
          çıkmış, dizi kaymış, bileği
        
        
          dönmüş, boynu incinmiş, beli
        
        
          tutulmuştu fakat o bütün bu
        
        
          sakatlıklara meydan okuyan
        
        
          bir tavırla dimdik ayaktaydı.
        
        
          Aslen giyim mağazalarının
        
        
          şık koleksiyonlarını en havalı
        
        
          biçimde sergilemekle görevli
        
        
          olduğundan, yüzünde
        
        
          doğuştan gelen güven dolu
        
        
          ama güven vermeyen plastik
        
        
          bir gülümseme vardı.”
        
        
          Gelgelelim sen de duvarda
        
        
          duran o deliği, deliğin
        
        
          arkasındaki boşluğu görmeye
        
        
          başladığında, Arif’le aranızda
        
        
          zamandan bağımsız bir bağ
        
        
          kurulmuş olur sen anlamadan.
        
        
          Büyük ihtimalle zaten
        
        
          bu kitaptan sonra şöyle
        
        
          hissedersin; Hakan Bıçakçı
        
        
          Arif’le seni bir gün tesadüfen
        
        
          tanıştırdı, sen Arif’le hayatı
        
        
          yoluna koyma operasyonunu
        
        
          bir stratejisi olmasa da o gün
        
        
          bugündür sürdürüyorsun,
        
        
          Hakan’la da artık pek
        
        
          görüşemiyorsunuz.
        
        
          Apartman Boşluğu, her
        
        
          okurun kendi içindeki loşluğa
        
        
          yolculuğu. Mesele, yolu
        
        
          görmek. Giderken giderken ne
        
        
          yapacağını bilemediğin yerde
        
        
          bir sayfa bulur, orada Arif’le
        
        
          oturur iki lafın derisini gerersin.