Dergi Bursa Ağustos/Eylül 2014 - page 93

91
Hakan Bıçakçı/ Apartman Boşluğu
Hakan Bıçakçı / Apartman Boşluğu
strong as the magnets that can
only be conjured up in science
fiction movies makes this even
more complex and you can never
stay away from them. You will
soon start meddling when you
think, “Come on Arif, why didn’t
you hold Ceren’s hand?” when
Arif and Ceren leave a patisserie.
Arif then becomes the person
who says, “Don’t hurry man, I am
smoking outside,” with his mimics
when Arif looks down from the
apartment well every morning.
Soon, meeting with Arif in an old
fashioned patisserie, listening
to his dreams and staring at the
street while sipping your coffee
will become your routine as well.
“We made eye contact with the
male mannequin standing in
the shop window of the large
pharmacy across the patisserie. It
had a kneepad, a shoulder strap,
a neck brace, a wrist support and
a corset on. Whatever was being
sold inside against injuries was
on him. His arm was broken, his
shoulder was dislocated, his knee
was injured, his neck was hurt
and his back was sore but he was
still standing erect challenging all
these injuries. He had a confident
but untrustworthy plastic smile
on his face since his original task
was to display expensive clothes
of famous brands.”
But you will have established a
link independent of time with Arif
when you also start seeing the
emptiness behind the hole on
the wall. Most probably you will
feel like this after reading this
book; Hakan Bıçakçı came and
introduced Arif to you one day
by chance and you continue the
operation to try and set Arif’s
life straight since that day even
though there is no real strategy
to it and you don’t see Hakan
that often anymore. Apartman
Boşluğu is the voyage of every
reader to the emptiness inside
themselves. The important thing
is seeing the road. While on the
way you may find a page when
you don’t know what to do, sit
down and chat with Arif for a
while.
bir gerçeklikle getirip yandaki
boş sandalyeye oturtuyor.
Bundan sonrası kolay. Daha
o anda Arif rica etse, “kanka
şu işin ucundan bi’ tut sana
zahmet” dese, yeni tuttuğu
evi temizlemeye gider, bütün
kolileri yeni eve taşıyıp
yerleştirmeye başlarsın.
Tedirginlik bulaşıcıdır,
biliyor muydun? Tedirgin
birisi Arif. Çok tedirgin.
Aklında, hayatında, kalbinde
neyle dolduracağını, nasıl
dolduracağını, doldurup
dolduramayacağını bilmediği
derin boşluklar var. İnsanın
içindeki boşluk da bulaşıcı.
Tedirgin ve içi boşlukla dolu
insanların ancak bilimkurgu
filmlerindeki dünyalarda
üretilebilen kadar güçlü birer
mıknatıs olması da durumu
daha karmaşık hale getirir ve
sen onlardan uzak duramazsın.
Arif’le Ceren’le ayrılırken sen
de pastanenin bir başka
köşesinden onlara bakıp “Ah
be Arif, tutaydın şu Ceren’i
elinde” diye içinizden olaya
karışırsın. Sonuçta Arif her
sabah apartman boşluğundan
aşağıya baktığında kafasını
kaldırıp seninle göz göze gelen
ve o boşluktan sana doğru
“Acele etme kanka, kapıda
sigara içiyorum” dercesine
birkaç mimik yollayan insan
olur. Arif’le sevdiği eski moda
bir pastanede buluşup bir
yandan onun rüyalarını dinleyip
bir yandan da kahve içerken
sokağı kesmek senin de rutinin
haline gelir.
“Pastanenin karşısındaki
büyük eczanenin vitrinindeki
erkek mankenle göz göze
geldik. Dizinde dizlik,
omzunda askı, boynunda
boyunluk, bileğinde bileklik,
belinde korse vardı. İçeride
sakatlık gidermeye yarayan
ne satılıyorsa üzerindeydi.
Aynı anda kolu kırılmış, omzu
çıkmış, dizi kaymış, bileği
dönmüş, boynu incinmiş, beli
tutulmuştu fakat o bütün bu
sakatlıklara meydan okuyan
bir tavırla dimdik ayaktaydı.
Aslen giyim mağazalarının
şık koleksiyonlarını en havalı
biçimde sergilemekle görevli
olduğundan, yüzünde
doğuştan gelen güven dolu
ama güven vermeyen plastik
bir gülümseme vardı.”
Gelgelelim sen de duvarda
duran o deliği, deliğin
arkasındaki boşluğu görmeye
başladığında, Arif’le aranızda
zamandan bağımsız bir bağ
kurulmuş olur sen anlamadan.
Büyük ihtimalle zaten
bu kitaptan sonra şöyle
hissedersin; Hakan Bıçakçı
Arif’le seni bir gün tesadüfen
tanıştırdı, sen Arif’le hayatı
yoluna koyma operasyonunu
bir stratejisi olmasa da o gün
bugündür sürdürüyorsun,
Hakan’la da artık pek
görüşemiyorsunuz.
Apartman Boşluğu, her
okurun kendi içindeki loşluğa
yolculuğu. Mesele, yolu
görmek. Giderken giderken ne
yapacağını bilemediğin yerde
bir sayfa bulur, orada Arif’le
oturur iki lafın derisini gerersin.
1...,83,84,85,86,87,88,89,90,91,92 94,95,96,97,98,99,100,101,102,103,...132
Powered by FlippingBook