34
foto öykü
photo story
The touch of a woman on silk
İpekteki kadın eli
2600 B.C., the years when I
first met the touch of a woman.
Palace Garden of the Emperor
of China. Evening hours when
winds warmed by the sun quiver
the leaves of mulberry trees and
push the cocoon like swing on
the tree. The Empress of China,
drinking tea with her guests
under the mulberry tree whilst
listening to the musical sounds
of the leaves. A few silk threads
that tie my cocoon to the leaf
give way with the wind. I fall freely
straight into the hot tea of the
Empress. The Empress holds my
cocoon that has softened inside
the hot water with her hand and
takes it out. Instead of handing
me over to her aide she turns me
around between her fingers and
examines me. After a while she
realizes the freely hanging tip of
the silk thread that makes up my
cocoon. A silken knot forms in
her palm as she keeps on pulling
the thread. This coincidence
makes me meet with humans
and especially with a woman.
For many years it is forbidden for
me to go out of the borders of
China. Many years later I am able
to cross the borders as eggs
hidden inside the hair of a young
girl who just got married. Thus,
I travel all over the world and
mingle with the lives of people.
I am a very small living thing with
many abilities despite my short
life span of only 1–2 months. I am
born as a black baby caterpillar
with a length of at most 3
millimeter from an egg the size
of a piece of sand. I only eat the
leaves of mulberry tree during
my life as a caterpillar lasting
26–27 days. I have a very strong
appetite. I can eat mulberry
leaves in small chopped up
pieces during my infancy. When
I grow up I can eat a whole
mulberry leaf in a very short
amount of time excluding the
ribs of the leaf. There is always
a female near me with mother’s
instincts during my feeding and
growing periods. She feeds me,
cleans me up and carries me in
her hands. Her eyes fill with joy
when I grow up to be an adult
caterpillar without any sickness.
My huge appetite is actually for
piling up liquid silk in my silk
İsa’dan önce 2600, bir kadın
eliyle tanıştığım yıllar. Çin
İmparatoru’nun Saray Bahçesi.
Güneşin ısıttığı ılık rüzgârın
dut ağacı yapraklarını titrettiği
ve ağaçta asılı kozamı bir
salıncak gibi salladığı akşam
saatleri. Dut ağacının altında
konuklarıyla çay içen ve
yaprakların müzikal seslerini
dinleyen Çin İmparatoriçesi.
Kozamı dala asılı tutan birkaç
ince ipek tel, rüzgârın da
etkisiyle kopuyor. Salınarak,
özgürce imparatoriçenin sıcak
çayının içine düşüyorum.
İmparatoriçe sıcak suda
yumuşamış ve ipek ipliği
yumağına benzer kozamı
eliyle çayın içinden çıkarıyor.
Beni, atmak için yardımcısına
vermek yerine parmakları
arasında döndürerek inceliyor.
Bir süre sonra kozamı
oluşturan ipek telimin serbest
ucunu fark ediyor. İpek telinin
ucunu çektikçe avucunun
içinde ipekten bir küme
oluşuyor. Bu rastlantı insanla,
özellikle bir kadınla tanışmama
neden oluyor. Uzun yıllar Çin
sınırları dışına çıkmama izin
verilmiyor. Yıllar sonra Çin
dışına evlenen bir genç kızın
saçları arasında yumurtalarım
aracılığıyla Çin sınırları dışına
çıkabiliyorum. Böylece tüm
dünyaya yayılıyorum ve insan
yaşamına karışıyorum.
1–2 ay gibi kısa ömürlü pek
çok yeteneği olan minik bir
canlıyım. Kum tanesi iriliğinde
bir yumurtadan boyu 3
milimetreyi geçmeyen kara
bebek bir tırtıl olarak doğarım.
26–27 günlük tırtıl yaşamımda
sadece dut yaprağıyla
beslenirim. Çok iştahlıyım.
Bebeklik dönemimde kıyılmış
küçük parçacıklar şeklinde
yiyebilirim dut yapraklarını.
Büyüyünce bütün bir yaprağı
kalın damarları dışında kısa
sürede bitiririm. Beslenme
ve büyüme dönemlerimde
Yazı ve Fotoğraflar /
Text and Photos:
İsmail Şeker