85
Yunan haçı tarzında inşa edilen
Bazilika’nın soğan şeklindeki kubbesi,
haçın kolları üzerine inşa edilmiş
olan, farklı yüksekliklerdeki küçük
kubbeler tarafından desteklenmiş.
Bu süslü bazilikaya, “Altın Kilise” de
deniyor. San Marco’ya büyü katan
sadece bu kilise değil elbette. Yurtdışı
seferlerinden elde edilen hazinelerin bir
gelenek gibi meydana işlenmesi de bu
büyüyü arttıranlar arasında. Duvarlar,
mermer ve değerli heykeller ile kalın
bir tabaka ile kaplı bu meydanda;
cepheler, rengârenk mermer ve
heykellerle donatılmış durumda. Elbette
İstanbul'dan getirilen dört adet bronz at
heykelini de unutmamak gerekir. 1797
yılında Napolyon tarafından Paris'e
götürülen dört bronz at heykeli, Fransız
İmparatorluğu’nun sona ermesiyle
yeniden Venedik'e geri getirilmiş.
Bazilikanın içerisi; göz kamaştıran
süslemelerden, ender bulunan
mermerlerden, Bizans ve Rönesans
etkisindeki altın kaplı fonlar üzerine
yapılmış mozaiklerden oluşmuş. 12.
yüzyılın taş döşemeleri oldukça süslü
ve göz kamaştırıcı bir tablo çiziyor.
Doge (Düka) Sarayı da Venedik’e
gittiğinizde görmeden gelinmemesi
gerekenler arasında. Venedik'in
güç ve şöhret sembolü olan saray,
aynı zamanda hem Düka'nın ikamet
yeri, hem de hükümetin bulunduğu
yermiş. Bu görkemli saray, beyaz ve
pembe mermerin oluşturduğu sevimli
geometrik şekillerin düzeni ile aynı
zamanda sevimli bir görünüm de
sergiliyor. Avlusu ise heykellerle örülü
tam bir Rönesans klasiği… Özellikle ön
cephe dikkat çekiyor. Değişken, ritmik
cumbaları ile Venedik tarzı kemerler,
sıva ve duvar süslemeleri ile saray
asaletini taşıyor bu görkemli yapı…
Tavanı da Veronese ve öğrencileri
tarafından yapılan on bir resim ile
süslenmiş… Duvarları Venedik tarihini