130
yönünü daha fazla geliştirmek
istedi. Çalışmalarını ilerlettikçe
adı daha fazla kişi tarafından
duyuldu. Ancak sadece sınırlı
bir kesime hitap eden, belli
bir sistem içine sıkıştırılmış
salon müziklerinden,
klâsik tarzlardan kurtularak
müziğin evrenselliğini ve çok
yönlülüğünü ispatlamak,
müziği hak ettiği özgürlüğüne
kavuşturmak için çalıştı.
Başarılarıyla kısa sürede
çevresi genişleyen belki de
çocukluğundan beri hep
ihtiyaç duyduğu sevgiye,
ilgiye kavuşan Beethoven
zamanla bu durumdan ve
sahip olduğu neşeden de
rahatsızlık duymaya başladı.
Çünkü kendini mutluluğa
layık görmüyor ve hayatın
acısını, kederini yaşamadığı,
tek başına kalamadığı
takdirde gerçeklerden
uzaklaşacağına, bu şekilde
artık üretemeyeceğine,
beste yapamayacağına
inanıyordu. 1789 Fransız
Devrimi’nin fazlasıyla hissettiği
etkilerinden, özgürlük ve adalet
tutkusundan vazgeçmeyerek
bu duygularını sanatına da
yansıtmaktan çekinmeyen
Beethoven müziğin o yıllardaki
merkezi olarak kabul edilen
Viyana’da birçok başarıya
imza attı ve dünya çapında
tanınır hale geldi. Soyluların
beğenisini kazanmıştı,
bestelerini kendisini hayranlıkla
dinleyen kralların huzurunda
çalıyordu. Ancak bütün bunlar
onu ilgilendirmiyordu çünkü
her türlü sınıflandırmaya karşı,
tamamen eşitlik yanlısıydı.
Hatta bir gün bir prense
inandığı bu düşünceleri
kanıtlarcasına “Sizin
asaletiniz doğuşunuzdaki
tesadüfe bağlıdır. Oysa ben
kişiliğimi kendim oluşturdum.
Yeryüzünde yüzlerce prens
var, daha binlercesi de gelip
geçecek ama yalnızca bir tane
Beethoven var!” dediği bilinir.
“Gözlerimle işittiğimi
kulaklarınızla
göreceksiniz.”
19.yüzyıl müziği üzerinde derin
izler bırakan, gelecek nesillere
taşınan melodilerin bestecisi
Beethoven için hayatının en zor
dönemi 1796 yılından itibaren
başladı. Önceleri çok üzerinde
durmadığı sağırlık belirtileri
rahatsız edici boyutlara vardı
ama 1802 yılına kadar bu
durumu herkesten gizledi.
Kimsenin duymadığı sesler
duyuyor, kulak çınlamaları
ve uğuldamaları ile sancılar
içinde kıvranıyordu. Ölümü
düşünecek hale geldi ama
müziğe ve sanatına olan
bağlılığı yaşamına son
vermesine engel oldu.
Sıradan bir insan gibi pes
edemeyeceğini düşünen ünlü
besteci, insanlara anlatması
gereken çok şey olduğuna ve
kendisinden başka kimsenin
duyamadığı sesleri müzik
yoluyla başkalarına aktarması
gerektiğine inanıyordu. Böyle
bir görevi üstlenmişken
ölmesi imkânsızdı. Fiziksel
bir engele karşı tüm bedenini
ve ruhunu sanatına adayıp,
müziğin büyüsüne sığınırsa bu
sorunun üstesinden geleceğini
düşündü. Her zaman çok
sevdiği insanlara, hayatın tüm
seslerini anlayabilecekleri ve
sevecekleri şekilde sunacak,
tutkunu olduğu doğanın
insana anlatmak istediklerine
tercüman olacaktı. Doğa
ve insan ilişkisini müziği ile
canlandırarak tüm söylemek
istediklerini müzik yoluyla
dünyaya anlatacaktı.
Duymayan kulakları ona engel
olamayacak, sanatına gölge
düşüremeyecekti. Sıkça yaptığı
doğa yürüyüşlerinde yaşamın,
kendi beynine ve ruhuna
yansıyan seslerini dinler,
içindeki her sesi notalara
çevirirdi. Birçok sıradan
insana göre büyük bir sorun
olarak kabul edilen bu durum
yeteneğini geride bırakmak
yerine onun en verimli çağının
başlamasına neden oldu.
hesitate to express them in his
works and became recognized
all over the world. He earned the
appreciation of the royals and
played for kings who admired
him. Nevertheless, these did
not interest him because he was
against any sort of classification
of men, he was egalitarian. To
prove his thoughts he is known
to say to a prince; “What you are,
you are by accident of birth; what
I am, I am by myself. There are
and will be a thousand princes;
there is only one Beethoven!”
“See with your ears what I
hear with my eyes”
Beethoven shaped the 19th
century music as the composer
of melodies that will be passed
onto future generations, but
the hardest part of life for him
started in 1796. The symptoms he
ignored at first started to become
irritating but he kept them hidden
until 1802. He heard voices that
no one heard, his ears would ring
and buzz and he would writhe in
pain. He even considered death
but his devotion to music and
art stopped him. He reasoned
he could not give up like a
regular person, he had a lot
more to tell people and he had
to communicate to people the
voices that no one else heard
through music. He could not
die with a mission like that. He
trusted that he would overcome
the problem if he took shelter
in music, dedicating his body
and soul to his art despite the
physical handicap. He would
interpret nature to people, the
people he had always loved,
present all the sounds in life in a
way that they would understand
and love. He would revive the
relationship between man and
nature through music; express
himself to the world using his
music. His unhearing ears would
not keep him, not cast a shadow
on his art. In his frequent nature
walks, he listened to reflections
of the sounds of life on his brain
and soul, turned every voice
inside him into notes. Though it
was deemed as a very important
problem by many people, it
was the beginning of his most
productive age. It was just his
ears that were deaf, his mind and
soul had perfect hearing. He did
not need to hear, because far
most, he was an artist that could
“feel”. Giving up on life or death
was a luxury that he could not
chose. As his illness got worse,
his devotion to music enhanced.
He only heard the voices inside,
turning them into notes. His
compositions were comprised
of the pain and misery, the
excitement and happiness he
felt, notes embodying intense
feelings. Listening to his music
was actually hearing Beethoven.
He composed Eroica (Italian for
heroic) in 1803, for Napoleon,
whom he perceived as the
savior of mankind, but he tore
the dedication pages of the
music upon learning that he
declared himself the emperor and
instead wrote “heroic symphony,
composed to celebrate the
memory of a great man whose
body lives but whose soul is long
gone…”. Many critics found this
peace to be too long and too
loud, lacking meaning. In 1805,
he composed the opera Fidelio,
which was staged only once, with
no audience. Everyone, even
his previous teachers, thought
he should let go. None of the
negativities got to him; on the
contrary they made him more
devoted to his art. He worked
so slowly and carefully that, due
to his perfectionist nature, he
completed his first symphony
when he was 30. The buzzing in
his ears got worse and he could
not hide the illness anymore. In
1815, he was totally deaf and
communicated with people via
his conversation notebook. He
became disgruntled and agile,
leading a remote life intertwined
with his music. He transferred
all his love and compassion to
nature and the worse his ears
got the more amazing pieces
he composed. Beethoven, also
known as the philosopher of
music, was a very loving person
despite the fact that he seemed
like a very grumpy man due
to his illness and the pain he
had suffered. He experienced
unrequited love, also reflected
them in his works, but never got
married. It is said that among
the women in his life, the most
influential one was his eternal
love, the one he dedicated the
“Diabelli Variations” to, Antoine
Brentano, wife of a merchant from
Frankfurt.
evrensel sanat
universal art