150
        
        
          uzaktaki yakın
        
        
          so far so close
        
        
          takılacak. Bazıları biraz ucuza
        
        
          kaçan çok renkli rölyefler
        
        
          şeklinde örneğin bir uçak,
        
        
          bir çift ayakkabı, büyük bir
        
        
          kot pantolon, Dark Side’dan
        
        
          siyah bir melek ya da dikiş
        
        
          makinesi... Görece normal
        
        
          görünümdeki turistlerin
        
        
          dışında ortalıkta dolaşan Amy
        
        
          Winehouse replikaları, gerçek
        
        
          punklar, heavy metalciler,
        
        
          pearcing ve dövmenin en
        
        
          çılgın örneklerine tuval
        
        
          olmuş bedenler, Hintliler,
        
        
          Araplar, siyahiler, yolun
        
        
          ortasında arabalarıyla ara
        
        
          gazı veren futbol formalı
        
        
          Türkler, karşı kaldırımdaki
        
        
          polise aldırmadan ortalık
        
        
          yerde tüttüren “junkie”ler
        
        
          ve gerçek “marjinaller”.
        
        
          Gözünüzü korkutmak istemem,
        
        
          güvenlik sorunu Laleli’den
        
        
          fazla olmasa gerek. İçinden
        
        
          Regent Kanalı’nın geçtiği
        
        
          bölge Camden Lock ya da
        
        
          Camden Market olarak anılsa
        
        
          da aslında tek bir marketten
        
        
          ibaret değil. Market derken
        
        
          yanlış anlaşılmasın, tek
        
        
          bir mağaza değil, bizdeki
        
        
          pasajları andıran ve aklınıza
        
        
          gelebilecek her türlü şeyin
        
        
          satıldığı Camden Lock Village,
        
        
          Buck Street Market, Electric
        
        
          Balroom, Inverness Street
        
        
          Market, Horse Tunnel Market
        
        
          ve Camden Lock Market gibi
        
        
          öne çıkanlar ile orta çaplı
        
        
          alışveriş merkezleri. Daha
        
        
          doğrusu birbirini andıran küçük
        
        
          dükkanlar ile hafif “buğulu”
        
        
          bir alışveriş semti. 2008’deki
        
        
          yangında büyük hasar gören
        
        
          bölge özgünlüğünü ve şeklini
        
        
          kaybetmeden tekrar toparlamış
        
        
          görünüyor. Kimilerine
        
        
          göre müziğin gizli kalmış
        
        
          başkenti, alternatif kültürün
        
        
          bayrak mekanı, monarşi
        
        
          ve kapitalizmin baskı altına
        
        
          alamadığı bir getto. Tişört, deri
        
        
          ceket, hediyelik eşya, poster,
        
        
          akla gelebilecek her türlü
        
        
          ikinci el eşya ve bilumum ıvır
        
        
          zıvır ile dolu dükkanlar, Arap,
        
        
          Hint, Türk, Uzakdoğu, İtalyan
        
        
          vb. türlü dünya mutfaklarının
        
        
          fastfood versiyonları ve
        
        
          hakikaten sıkı müzikler çalan
        
        
          pub’lar ile biraz kaotik ama
        
        
          adrenalini yüksek tutan bir
        
        
          başka Londra. Zaman zaman
        
        
          Eminönü, Laleli ya da Maltepe
        
        
          pazarındaymışsınız hissi
        
        
          verse de gerçek bir seyyahın
        
        
          Londra’ya gidip uğramadan
        
        
          dönmemesi gereken bir durak.
        
        
          Anlaşılan Londra’yı ikiye
        
        
          bölerek anlatmak da pek kar
        
        
          etmedi sevgili okur. Dile kolay,
        
        
          “dünyanın başkenti” dedik. O
        
        
          kadar da olsun değil mi? İyisi
        
        
          mi siz bu yazdıklarıma bir göz
        
        
          gezdirin ve vakit geçirmeden
        
        
          kendi Londra hikayenizi
        
        
          yazmak için yola koyulun.