147
büyük kutlamaların, etkinliklerin
ve büyük konserlerin yapıldığı
ana meydandan şöyle bir
yürüyüp geçmeden dönmek
olmaz. Alan düzenlemesini
yine ünlü İngiliz peyzaj
mimarı John Nash’in yaptığı
meydanın ortasında galip
denizci Amiral Nelson adına
yaptırılan ve tepesinde doğal
olarak heykelinin bulunduğu
devasa bir sütun yer alıyor.
Müzeye ve sanata doyamadım
diyenler için bir başka önemli
Londra müzesi de tam
meydana bakan National Art
Gallery. 1250’lerden bu yana
üretilmiş olan 2200’den fazla
Avrupa ressamına ait tablonun
kronolojik sıra ile sergilendiği
müze bir Louvre ya da Prado
değil belki ama sanatseverler
için önemli sayılabilecek bir
durak... Trafalgar Meydanı’ndan
Thames nehri kıyısına
doğru yol aldıkça şehrin
önemli simgesi Big Ben size
uzaklardan göz kırpıyor olacak.
Bu yol üstünde sağda yer
alan Downing Street‘te İngiliz
başbakanlarının mütevazılığıyla
ünlü 10 kapı numaralı
Başbakanlık Ofisi de yer
almakta. Gün batımına yakın
bir saatte yolunuz buralara
düştüyse Whitehall Caddesi
boyunca Westminster’e doğru
yol almak ve Big Ben’le bir de
akşam ışığında hatıra fotoğrafı
çektirmek fena fikir değil. Artık
akşam saatleri de geldiğine
göre serbest zaman.
Ertesi güne yine bir müze
ziyareti ile başlayacağız ama
bu defa eğlencelik. Diğer
popüler mekanlarda olduğu
üzere internet marifetiyle
önceden biletinizi almak vakit
ve nakit tasarrufu açısından
faydalı olacak. Eminim
duymuşsunuzdur; Madame
Tussaud’un Balmumu Heykel
Müzesi. 1751-1850 yılları