Dergi Bursa Nisan/Mayıs 2014 - page 60

58
Varla yok arası
Between being and nonbeing
Utku Akyüz
İlkbahar yaratılıştır. Sonbahar ise ölüm… Doğumdur ilkbahar, yeni doğmuş bir bebek gibi güzel kokar.
Renklidir, cıvıl cıvıldır. Gülümser kendine bakan her yüze. Hayattır, varoluşun ta kendisi, tam şu anda, tam bu
noktada. Güneşin açması gibi ısıtır içimizi, ama var olduğumuzu hissetmektir asıl olan. Sevebilir, dokunabilir,
hissedebiliriz. Varızdır çünkü oradayızdır, baharızdır hepimiz.
Spring is creation. Autumn is death… Spring is birth, it smells as beautiful as a newborn. It is colorful, lively. It smiles at
every face looking at it. It is life itself, right now, right here. It warms our hearts like the rising sun, but it is feeling alive
that really matters. We can love, touch, feel. We exist because we are there, we are all spring.
Sonbahar, tam tersi gibi
ilkbaharın, pencere kenarına
oturmuş, yoldan geçenleri
seyreden bir ihtiyardır, son
demdir o. Etrafımızda dönen
türlü canlı, bir bir yok olur.
Yeni bitmiş bir meydan
muharebesindeki, yerde
uzanan ölü bedenler gibi,
sokakları kaplar dökülmüş
yapraklar. Pek fazla seveni
yoktur bu yüzden, en
fazla hüzünleneni vardır.
Kaybettiklerimizi hatırlarız, yitip
gidenleri tek tek…
“İnsan için asıl saadet
bu, anladın mı Mümtaz?
Sonunu bile bile ve o sona
rağmen, kendisini idrak
etmek... Basit bir jest değil
mi? Kollarımı göğsümün
üzerinde kavuşturuyorum.
Adalelerimi yokluyorum. Basit
bir şey… Fakat bütün ölüm
çarkına rağmen kendimi ikrar
ettim. ‘Varım’ diyorum; fakat
yarın olmayabilirim yahut bir
başkası, bir budala, bir bunak
olabilirim. Fakat şu dakikada
varım, varız, anladın mı
Mümtaz?” Varoluşun en büyük
ironisini, içine hapsolduğumuz
bu döngüyü, ne güzel
söyletir Tanpınar “Huzur” adlı
romanındaki İhsan karakterine.
Var olduğumuz o kısacık anın
içinde yaşarken, bir sonraki
saniye yokuz. Bir ağaç dalında
yaprakken, bir gün gelmiş
solmuşuz. İşte biz hep ilkbahar
olsun isteriz, hep yaşamak.
İnsanlığın tarihiyle eşdeğerdir
bu sorunsal. Cengiz Han,
Çinli bilgeleri toplayıp etrafına
sonsuz yaşamın sırrını bulmak
istemiştir ama aldığı cevap
daha uzun ve sağlıklı yaşamak
için birkaç tavsiyeden öteye
geçemez. Maalesef tüm iyi
ve güzel şeylerin, ilkbaharın
en güzel yanıyla; tüm
sevmediğimiz ve kötü şeylerin,
sonbaharın, en iyi yanı ortaktır.
İkisi de biter.
Hayatta bazı filmler vardır
ki anlamaya çalıştıkça kötü,
hissetmeye çalıştıkça iyidir.
Darren Aronofsky’nin Fountain’i
de böyle bir filmdir benim için.
Filmi üçüncü izleyişimden
beri aynı soruyu soruyorum
kendime. “Dünyada, içinde
bulunduğu zamanın aktığını
Autumn is like the opposite of
spring, it is an elderly sitting
by the windowsill watching
the passersby. All living things
around us disappear one by one.
Autumn leaves cover the streets
like dead bodies lying on the
ground after a battle. That is not
why many people are like them,
at most there are some who feel
sad. We remember those we
lost, those that went away one by
one…
“Real happiness for a person
is this, did you understand
Mümtaz? Perceiving one’s self
knowing the end and despite that
end... A simple gesture, right? I
wrap my arms around my chest. I
feel my muscles. A simple thing…
But I acknowledged myself
despite the death wheel. I say ‘I
am’; but I may not be tomorrow or
I may be someone else, a fool or
a senile. But at this minute I exist,
we exist, did you understand
Mümtaz?” Tanpınar has his
character Ihsan talk beautifully
about the vicious cycle of
existence and its greatest irony in
his novel “Peace”. While living in
the shortest span of our moment
of existence, we are no more in
the next second. When we are a
leaf on a tree, one day we wither
and fall over. We all want spring
forever, to keep on living. This
is equivalent to the history of
humanity. Genghis Khan wanted
to find the secret of eternal life
from the Chinese sagas, but
the answers he got could go no
further than various suggestions
for a longer and healthier life.
Unfortunately all good things that
we like such as spring and all bad
things that we don’t like such as
autumn have a common point.
They all end.
There are some movies in life
which are bad when you try to
understand and good when
you try to feel them. Darren
Aronofsky’s Fountain is such a
movie for me. I keep on asking
the same question since I
watched it for the third time. “Is
there a more tragic being in this
world than humans who know
that time keeps on passing by?”
No bug knows that it will die in
the spring and no flower knows
that it will one day wither and
fade. It is only humans who have
shouldered this pain. Now it is
spring, the ones he loves are with
him. He wants to hug them, hold
their hands forever. Tommy hugs
his dying wife Izzi like that in the
movie. “I want you to be with me,”
he says. “I am here with you,”
says Izzi. How meaningless is
köşe bucak
every nook and cranny
1...,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59 61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,...132
Powered by FlippingBook