Dergi Bursa Haziran/Temmuz 2014 - page 44

42
tema
theme
“Human is eye, seeing, the rest is flesh. The value of a human is whatever the eyes see.” Mevlana Celâleddin-i Rûmi
Çok yönüyle “değer”
“Value” with all its dimensions
“İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.” Mevlana Celâleddin-i Rûmi
İnsan; kendini bildiği ilk
yıllarından itibaren hep bir
“değer” peşindedir ve maddi
ya da manevi, verdiği ya da
bildiği her değer, onun kendi
değerini belirler. Hayatın
içinde ne varsa “değer”lidir.
Kimi kendine göre belirlediği
değer kavramını kendi değer
yargılarına göre altına, paraya,
zamana, güzelliğe, işine,
başarısına yatırır; kimi hayatın
“yaşanmaya değer”liğini
aile, sanat, vatan, din ya da
aşkla ölçer. Değerlerimizin
değerleri de ya onlara
duyduğumuz ihtiyaca ya
da bize olan uzaklıklarına
bağlıdır. Verdiğimiz, bildiğimiz,
hissettiğimiz bazen de bekleyip
görememekten şikâyet
ettiğimiz değer; belki de felsefi
tanımlamasındaki gibi yalnızca
“matematiksel parametresi
olan bir olgu ve olay”dan
ibarettir.
"Değer" kelimesini duyunca,
80'li yıllardan kalma bir hatıra
gelir bazılarımızın aklına. Onu
bilenler taklidi zor gülüşü,
sahibine olan sadakati ve
kendi değerlerini sahiplenişiyle
hatırlar onu. Çoğu insanın
çocukluğundan kalma bir
değer, yaşlı sahibinin biricik
"Değerli"sidir o. Dışarıda
yaptığı onca yaramazlığa
rağmen, sahibine hiçbir şey
hissettirmeyen, o zamanın
çocuklarının bugün tatlı bir
gülümsemeyle andığı hem
biraz sinir bozucu hem de
en sevimli hatırası... Belki de
çoğumuz ondan öğrendik
değer vermeyi. Değer
verdiklerimizi üzmeden,
kendi değer yargılarımızın
peşinde, kendi inandıklarımızın
yolunda yaşamayı. Neye
ne kadar değer verdiğimiz
kadar bize ne kadar değer
verildiğini umursuyor, belki
de değer verdiğimiz kadar
değer görüyoruz. Bazen
kendi değerimizi kendimizin
belirlediğine inanıyor, bazen
de tüm yargıyı çevremize
bırakıyoruz. Bize değer
verilmesini bekliyoruz.
Kendimizi en değersiz
hissettiğimiz zamanlarda
sorgulamaya önce
kendimizden başlıyoruz. Bizim
değer yargılarımız nelerden
oluşuyorsa, hayatın içindeki
değerimizin de bunlara göre
şekillendiğini düşünüyoruz.
Tarihte kazandığı onca
zafere, bıraktığı onca ize
rağmen "para, para, para!"
sözleriyle hafızalara kazınan
Napolyon; insanları rakamlara
benzetmiş, durumlarına göre
değer kazandıklarını söylemiş.
Son nefesine kadar, her
türlü değerin ötesinde aklın
gücünü savunan Einstein ise
kendindeki değer kavramını
"Değer yaratın. Başarılı olmaya
çalışmaktansa, değerli olmaya
çalışın." öğüdüyle açıklamış.
Hayatın her anında olduğunu
ispatlarcasına matematik,
kimya, fizik gibi birçok
alanda da karşımıza çıkan
değer kavramı, "Aksiyoloji"
olarak da bilinen "Değerler
Felsefesi" başlığında her
yönüyle ele alınıyor. Yaşama
yön veren düzenlerin,
toplumun sahiplendiği ve her
yeni üyesine kabul ettirdiği
değerleri; insana, çoğunluğa
uyması, belli kurallara uyarak
nasıl yaşaması gerektiği
konusunda yol gösteriyor.
İnsanları, şehirleri, ülkeleri
kısaca bizi biz yapan her şey
bir değerdir aslında. Peki
ya gerçekten sözlüklerdeki
tanımlarında olduğu gibi biraz
da "parayla ölçülebilen her
şeyin karşılığı" mıdır değer?
Genelde maddi ve manevi
olarak ikiye ayırırız değerleri.
Bir yanda sevgi, saygı ve
bağlılık dolu değerler; diğer
yanda manevi değerlere sahip
çıkabilmek için gerektiğine
inandırıldığımız maddi
değerler. Aslında sahip
olduğumuz tüm değerler,
aklımız ve kalbimizle yaptığımız
seçimlerin sonucudur. Bizim
için aklımızın erebildiği,
kalbimizin sevebildiği kadar
olan her şey, artık değer
görmeye layıktır. Vicdani,
ahlâki, toplumsal, kişisel tüm
değerler; geleceği şekillendiren
hatta sonumuzu belirleyen
etkenler olur. Büyüklerimizin
"kendi değerini bilmeyen,
başka hiçbir şeyin değerini de
bilemez" sözüyle özetlediği
değer kavramı üzerine, her
bilim dalında milyonlarca teori
üretildi, yüzyıllardır araştırılıyor.
Tıpkı iyilikler, kötülükler,
doğrular, yanlışlar, güzellikler
ve çirkinlikler gibi değer
kavramı da görecelidir.
Kimi insanın hayattaki en
değerlisi, başka biri için
hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Verilen değerler bir anda yok
olup, en değer verilenler bir
anda değersizleşebiliyor. Bir
kenti, bir ülkeyi yaşanmaya
değer kılan her özelliği, o
şehirde yaşayan insanların
bakış açılarına bağlı. Tıpkı
bir hayatı yaşanmaya değer
kılan her özelliğin, o hayatın
sahibine bağlı olması
gibi. Ailemiz, dostlarımız,
işimiz, yeteneklerimiz, ilgi
alanlarımız, sevdiklerimiz ve
sevmediklerimiz; kısaca bizi
biz yapan her şeyin değerini
biz belirliyoruz. Kimi yaşadıkça,
zamanla oluşuyor; kimi
atalarımızdan, ailemizden bize
miras kalıyor...
1...,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43 45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,...132
Powered by FlippingBook