63
anadili gibi konuşmaya
başlayacak kadar zeki
oluşu bu açığı kapatmasına
yardımcı oluyordu. Adı git
gide daha çok kişi tarafından
duyuluyor, dünya çapında bir
üne kavuşuyordu. Yaşaması
gereken yaşta tadına
doyamadığı çocukluğunun
peşini hayatı boyunca
bırakmadı. Başına ne gelirse
gelsin neşesi, her anını dolu
dolu yaşamasını sağlayan
coşkusu, yaşam sevinci
de onu hiç terk etmedi.
Başkalarına göre küçük ve
önemsiz olan mutluluklar
onun için dünyaya bedel
sayılabiliyordu. Ona göre
hiçbir şey zor ya da imkânsız
olamazdı ama içinden
çıkamayacağı bir durum
varmış gibi göründüğünde bile
umudunu kaybetmek ona göre
değildi. Yaşadığı onca maddi
sıkıntıya rağmen bir gün bile
şikâyet etmedi; her zaman ve
her durumda yaptığı tek şey
üretmeye devam etmek oldu.
Âşık olduğu kadınla babasının
onaylamadığı bir evlilik yapan
Mozart, hep gurur kaynağı
olduğu, sonsuz bir sevgi ve
saygıyla bağlı kaldığı babasını
ilk kez bu evlilikle üzmüştü. 21
yaşında gittiği, para kazanmak
için piyano dersleri verdiği
Almanya’da evini kiraladığı
müzisyen Weber’in kızına âşık
olmuştu ve onunla evlenmeyi
planlıyordu. Ancak bir süre
sonra kendini tamamen
sanatına, operalarına adayarak
onu unuttu. Birkaç yıl sonra
Weber ailesi ile Viyana’da
yeniden karşılaştı ve bu
kez Weber’in diğer kızı olan
Constanze’ye âşık oldu.
adding his heartfelt emotions,
his joy, happiness, sadness
and grief to his god given talent
and thus composing the music
that he did. He fell sick many
times during the trips and tours
he made uninterruptedly until
the age of 25, he languished
but still this neither caused any
loss of efficiency nor a loss of
his dedication to life and art.
He had never gone to school
because of these long trips
that he started taking at an
early age, however he was so
intelligent that he could even
learn the native languages of
every country he went to and talk
fluently. He was getting more
and more popular, reaching
global fame. He was always hard
on the heels of his childhood
that he had not been able to
experience when he was small.
His vigor and joy of life never
left him for once despite all that
happened to him. Joys that were
deemed small and insignificant
by others could mean all the
world to him. Nothing could be
difficult or impossible for him,
but he was also not one to give