114
köşe
Dilek Şen
Yaşı kemale henüz ermeden zamanın
hızından muzdarip olanlara karşın
daha olgun büyüklerimiz; bıyık altından
gülerken, biz sizin zamanınızda diye
söze başlar, şimdi devir değişti diyerek
cümlelerini virgülle nefeslendirirler.
Evet devir değişti, zaman eskisinden
daha hızlı, daha yoğun yaşanıyor,
tükettiğimiz her şey gibi, tek
kullanımlıklarını seçtiğimiz modernizm
ürünleri gibi “an”ımızı da tüketiyoruz
hoyratça. Yapacak çok işimiz,
görüşecek çok dostumuz, söyleyecek
çok sözümüz var ama hep bir yerinden
eksik kalıyor resmimiz. Yetmiyor, çünkü
hiçbir yerini tamamlamaya zaman ve
bu yoksunluklar içinde elimizden kayıp
gidenlerin döküntüleriyle yetinmek
kalıyor bize. Yamalı hayatlar yaşamaya
başlıyoruz ışıltılı kostümlerimizin
altında. Yarım bırakılmış hikayelerin
sonu belirsiz cümleleriyle süslüyoruz
sohbetlerimizi ve hep korkuyoruz
aslında yetişemediğimiz için yanından
vakitsizce geçtiğimiz güzelliklerin
en büyük kaybımız olmasından.
Seçtiğimiz yollar ve önceliklerimizle
ertelediğimiz hayallerimiz ve
kaybettiklerimizin bir gün önümüze
çıkmasından da korkuyoruz. Biliyoruz
evet her şeyi pek iyi bildiğimiz gibi,
her seçimin bir vazgeçiş olduğunu; ve
vazgeçtiklerimizin asla kaybolmadan
ardımızda dipdiri var olduğunu.
İşte bu yüzden tam da bu yüzden
içinizden gelen güzelliklere zaman
ayırın, akıntısına kapılmış olduğunuz
zaman nehrinde arada bir durup
nereye gittiğinizi, yanınızda kimleri
götürdüğünüzü, kimlere yoldaş
kimlerle sırdaş olduğunuza bir
bakın. Göreceğiniz hiçbir şey henüz
kaybedilmediyse bir nebze telafisi var
demektir, tek korkum baktığınızda en
çok yanınızda olsun istediklerinizin
çoktan başka bir yolu seçmiş olmasıdır.
Geri dönüşü olmayan kayıplara mahal
vermeden zaman ayırın sevdiklerinize,
kendinize ve hayallerinize. Yarın
sevdikleriniz sizden çok uzakta,
enerjiniz bugünün çok altında olabilir
ve hayallerinizi gerçekleştirmek için
hiçbir zaman vakit bulamayabilirsiniz.
Keşke diyeceğiniz kayıplar yaşamadan
hayatın akışında “Zamansız Öten
Horoz” olun, bir yere gitmek için
aylarca plan yapıp vakit geldiğinde
heyecanınızı yitirmiş olmaktan iyidir,
işlerinizin yoğunluğu nedeniyle vakit
ayırmadığınız sevdiklerinizin yokluğuna
sarılmaktan çok daha iyidir, “hep ….
yapmak isterdim” demekten ziyadesiyle
iyidir.
Bunca güzelliği es geçerek hayat
sürecinin akışında kaybolmayın; daha
çok sevin, daha çok dokunun, daha
çok konuşun ve daha çok vakit ayırın
sevdiklerinize, kendinize, hobilerinize.
* Bundan iki yıl önce beni görmek
istediğini söyleyen uzun süredir
görmediğim Can Dostum Çağatay’ a
o gün işim uzadığı için hafta içinde
görüşelim demiş olmasaydım, yüzünü
bir kez daha görebilir, bir kez daha ona
sarılabilirdim. Oysa şimdi yokluğunun
içimdeki boşluğuyla yazıyorum bu
yazıyı, ruhu şad olsun.
Hayatın akışı içerisinde zaman öylesine yoğun ve akışkan bir hal almıştır ki, kimi zaman dönüp
ardımıza baktığımızda pek çok şey için geç kaldığımızı, pek çok değerin ellerimizden kayıp gittiğini
fark ederiz. Bu öylesi bir fark ediştir ki, ne zaman büyüdük ve ne zaman kirlendi dünya replikleri ile
kendi kendimize söylenir, yetmez sağımıza solumuza dert yanarız.
Zamansız öten horoz
1...,106,107,108,109,110,111,112,113,114,115 117,118,119,120,121,122,123,124,125,126,...156