62
dünyaya armağansın
Yazı:
Serkan Duru -
Kendi kapısının önünü süpüren adam
Susanna Tamaro, yaşamla ilgili şunları
söylüyor: “Ne çok sağır insan, ne
çok kör insan yaşıyor çevremizde.
Ne çok insan yaşamak yerine rol
yapıyor? Bunun en çok kendilerine
dokunduğunu göre göre neden böyle
yapıyorlar? Çünkü belki de yaşamın
doluluğu kabul etme, bunun kaynağı
olan esrarı kabul etmekten geçiyordur.
Korku bilgisizlikten doğar: Yön duygusu
konusundaki bilgisizlik seçilecek yön
konusunda da bilgisizlik yaratır.
Yontucular, alçıları bir topuzla vurarak
kırarlar. Uyuyan insanların karşısında
da aynı şeyi yapmak, elleri çırpmak
ve bağırmak gerekir: ‘Uyanın. Yaşam
burada, şu anda ve senin. Kaçırma da
yakala.’” *
Birden bir ses duyarsınız. Sonra bir
ses daha duyarsınız. Bir ses daha.
Dikkat edince çam ağaçlarından
geldiği fark edersiniz. Bakarsınız.
Ağacın dalında bir kuş vardır. Önce,
sesleri kuşun çıkardığını sanırsınız.
Ses farklı bir sestir. Beyniniz size
yardımcı olmaya çalışır. Hafızanızdaki
ses dosyalarını açar. Bir papağanın
çekirdek yerken çıkardığı sese
benzetirsiniz duyduğunuz sesi. Çok da
anlam veremezsiniz. Çam ağacında
papağanın ne işi olabilir. Hem sizin
çam ağacının dalında gördüğünüz
bir papağan değil, küçük bir sığırcık
kuşudur. Kuşu ürkütmemek için,
yavaşça yürürsünüz. Sesi duymaya
devam edersiniz. Sesin küçük sığırcık
kuşundan gelmediğine artık ikna
olursunuz. Kuş aynı daldadır. Ancak
sesler hep farklı farklı yerlerden
gelmektedir. “Çıt, çıt,” sesleri bir
sağdan, bir soldan, bir üstten gelmeye
devam eder. Kimi zaman da birkaç
yerden aynı zamanda gelir. Uzun
uzun bakarsınız. Bir anlam vermeye
çalışırsınız. Nereden geliyor bu sesler
diye. Gözünün önündeki mucizeyi
görmek istemez ya insan, aynen
öyle göremezsiniz. Sonra bir şey fark
edersiniz. Bir çam kozalağı. Yarı yeşil,
hamlığını üzerinde atmaya çalışır. Uzun
süren kıştan sonra bahara merhaba
demek için, üstünden geçen turnalara,
leyleklere merhaba demek için “çıt,
çıt” diye ses çıkarmaya başlar. Bahar
gelince doğa uyanıyor, her şey bir
başka renkleniyor. İnsanların içindeki
enerji olumluya dönüyor. Bahar
yağmurları bereketiyle tüm toprak
anayı yıkıyor, rüzgârlar saçlarını tarıyor,
güneş tenini güzelleştiriyor. Ben de
size çok da fark etmediğimiz çam
kozalaklarının sesini duyurmak istedim.
Baharın hepimize bereketiyle bolluk
getirmesi dileğiyle…
* Susanna Tamaro. Sevgili Mathilda,
İnsanın Yürümesini Dört Gözle
Beklerken. Gendaş Yayınları, İstanbul
1999, 17. Baskı, s.151.
Her ilkbaharda şahit olduğuz ve olmaya devam edeceğiniz,
ancak hayatın hızından pek fark etmediğimiz bir doğa olayından,
doğanın sesinden bahsetmek istiyorum. Elbette ki sesin ne olduğu
konusunda yanılmış olabiliriz ama bir ses geldiği aşikar...
Yaşamın içinden bir “ses”