44
gezi - yorum
Herhangi bir Anadolu şehrinde
bir benzerini onlarca kez görmüş
olmanız muhtemel, büyükçe bir
Atatürk heykelinin olduğu meydanı
geçtikten sonra, herşey bir virajı
dönmenizle başlayacak Mardin’de.
Yaşadığınız büyük şehrin sıradan
bir sokağı olabilecek genişlikte,
arnavut kaldırımıyla döşeli bir cadde
üzerinde yol alırken, biraz da eşekler
ve atlar üzerinde seyreden insanların
katkısıyla, bunun alıştığınız caddelere
pek benzemediğini, birbirinin aynı
sayılabilecek taş binalarla çevrili
olduğunu anladığınızda, hele ki biraz
ileride hemen solunuzda kalan postane
binasının ihtişamını gördüğünüzde
sizin Mardin hikayeniz de başlamış
olacak. Mişli geçmiş zaman kipinde
asılı kalmış bir rüyaya, taştan bir
eski zaman şehrine hoşgeldiniz!
Ve madem postane binasına kadar
ulaştınız, hemen karşısındaki çay
bahçesine oturup tavşankanı bir çay
eşliğinde güne keyifle başlayabilirsiniz.
Mezopotamya manzarası müessesenin
ikramı. Fazla oyalanmadan yollara
düşseniz iyi olur çünkü sizi yoğun
geçecek bir gün bekliyor haberiniz
olsun.
Ana caddeden saparak kendinizi
bulacağınız, “abbara” ismi verilen
karanlık tünellerle birbirine bağlı
sokaklarda kaybolmaya hazır olun.
Yolunuzu kaybettiğinizde belediyenin
kadrolu eşekleriyle karşılaşacaksınız,
çocuklar karşılık beklemeden rehberlik
edecek size, ilk selam vereceğiniz
kişi zorla mırra ikram edecek, kapı
tokmaklarını bir bulmacayı çözmeye
çalışır gibi takibe dalacaksınız ve
kaybolduğunuzu sandığınız an, bunca
karmaşıklığına rağmen tek bir çıkmaz
sokağı olmayan bu labirentte kadrolu
eşşeklerin ayak seslerine bazen Arapça