52
uzaktaki yakın
Paris sokaklarında gezerken sıcak
tonlardaki mimarinin ve dahası
bu harika tarihin günümüze kadar
korunmuş olmasına sakın şaşırmayın
çünkü modern binaları ve gökdelenleri
şehrin dışında yer alan La Defense adlı
bölgede inşa etmişler. Bu bölge şehrin
ya da ülkenin dersek yanlış olmaz, iş
ve finans merkezi olarak hizmet veriyor.
Yani şehir merkezinde gezerken sevimli
sokak kahveleri, şarküteri dükkânları
ve manavların güzelliğine kapılmışken
karşınıza birden bire çirkin bir bina ya
da devasa modern bir yapının çıkma
olasılığı yok. Fransızlar her zaman
kibar, nazik ve biraz da kibirliler.
Son derece güler yüzlüler fakat bir
o kadar da katı olabiliyorlar. Yemek
için gittiğiniz bir lokantada, alışveriş
sırasında ya da adres sorarken
“lütfen, affedersiniz, teşekkür ederim”
kelimelerini sık sık kullanmanızı tavsiye
ederim.
Söz konusu şehir Paris olunca
görülmesi ‘gereken yerler listesi’
hazırlamak hiç de zor değil. Eğer paket
bir tur ile gitmediyseniz ilk durağınız
Opera Meydanı’nda bulunan ve
1875 yılından bu yana şehirde opera
ve müziğin kalbinin attığı sembol
binalardan biri olan Palais Garnier yani
Opera Binası olabilir. Opera Binası’nı
arkanızda bırakarak Avenue de l’Opera
Caddesi’nden dümdüz yürüdüğünüzde
Louvre Müzesi’ne ulaşabilirsiniz.
Müzenin gündüzü ve gecesi ayrı
ayrı güzel. Gündüz, müzedeki son
derece önemli sanat eserlerini görmek
isterseniz içeri girmeyi bekleyen
yoğun bir turist kuyruğunda sıranızı
beklemeniz gerekecektir. Müzenin
avlusunu hava kararınca da gezme
şansınız var. Gece ışıkları, sükûnet,
şarap içip sohbet eden insanlar ve
bu sessizliğin ortasında yakınlardan
gelen bir müzik… Yaşlı bir Fransızı
saksafonu ile Fransızların ünlü şarkısı
“la vie en rose”u çalarken duyabilir ve
Fransa’da olduğunuzu sonuna kadar
hissedebilirsiniz hatta her an hüzünlü
bakışları ile Edith Piaf bir yerlerden
çıkıp gelecekmiş hissine kapılabilirsiniz.
Ve tabii ki dünyanın en ünlü
yapıtlarından biri olan Eyfel Kulesi;
kuleye yine yürüyerek ya da metro
ile ulaşmanız mümkün. Kuleye doğru
ilerlerken yol boyunca kuleye ait
hediyelik eşya satan bir sürü göçmen
göreceksiniz. Gerçekten alıcıysanız
uygun fiyata hediyeler alabilirsiniz
ama fazla göz temasından kaçının
çünkü gereğinden aşırı ısrarcı
olabiliyorlar. Kulenin çok uzun ve
gösterişli olduğunu ancak dibine
kadar geldiğinizde anlayabiliyorsunuz.
Tıpkı Louvre Müzesi’nde olduğu gibi
burada da kuyrukta bekleyen turist
sayısı hayli fazla. Kulenin ara katlarına
ya da zirvesine çıkmak mümkün,
tabii uzun kuyruğa girip sıranın size