Dergi Bursa Haziran-Temmuz 2011 - page 69

67
İŞTE BU YÜZDEN hemzemin bir
şehirdir Bursa. Farklı yönlerden
gelen kültürlerin paydasına doğasını,
güzelliklerini, maneviyatını koyan, onca
çeşitlilik içinde öylece sakin duran,
herkese kucak açan ulu bir dağ şehri...
Köşemin ismi biraz da bu
yüzden“Hemzemin”. Dergi
Bursa’daki ilk yazımda Bursa’yla da
özdeşleştirdiğim bu nadir duyduğumuz
ama kulağa hoş gelen, naif, insancıl
kelimeyle ilgili aslında bildiğiniz bir kaç
şey söylemek istiyorum.
Tahmin edeceğiniz gibi dilimize
Farsçadan gelmiş pek çok sözcükten
biri hemzemin. Özgün yazılışı;
he’mzemin. Anlamı TDK’ ya göre “aynı
düzeyde olan”. Trafikte karşımıza
çıkan şekli “hemzemin geçit” ise “kara
yoluyla aynı düzeyde olan tren yolu
geçidi” anlamında kullanılıyor. O halde
öz Türkçede aynı tabanı paylaşan yani
“tabandaş” da diyebiliriz. İngilizcede
hemzemin; “grade”, “level” gibi seviye/
düzey anlamında karşımıza çıkıyor. Ben
ise şöyle açıklayacağım; iki farklı şeyin
aynı seviyede kesişmesi, birbirleriyle
aynı paydada kavuşması. Mecazi
anlamda “hemzeminde buluşmak”
tabirini yaşamımızın her alanına
bütünleştirebiliriz diye düşünüyorum.
Çünkü insanlığın en güzel erdemi olan
hoşgörüyü, anlayışı çağrıştırıyor.
Dünyada ve ülkemizde her gün onlarca
kötü haber duyuyoruz. Artık birçoğuna
şaşıramıyoruz bile, çünkü kanıksadık.
Farklı yönlerden, kutuplardan,
fikirlerden olan iki ya da daha fazla
grubun yaşadığı, yarattığı hatta
dayattığı kaosların içerisinde buluyoruz
kendimizi. Bunlara kimilerimiz susuyor,
bakıp geçiyor, kimilerimiz duyarlı
davranıp harekete geçiyor, kimilerimiz
ise orta noktada kalmayı tercih ediyor.
Aklınıza hemen siyaset geldi değil
mi? Yok yok siyaset yapmayacağım.
Fakat şimdi gündemimizde seçim
var, elbette o seçim kampanyaları,
kavgaları, saf seçme, seçtirme kaygıları
da konumuza dâhil. Ama daha genel
düşünelim istiyorum; tüm evrende
farklı istikametleri olan, farklı amaçlar
taşıyan, farklı kültür çatıları altında
olan zıtlıkları düşünelim. Bunların
hiç mi ortak özellikleri, paydaları yok
sizce, hiç mi bir kesişme noktası
bulunmaz? Sonucunda güzel durumlar
yaratacağını biliyorsak, iki ayrı şeyi
neden aynı potada eritemeyelim?
Hani ilköğretim matematiğinden
hatırlarsınız; “paydaları eşitleme” diye
bir formülümüz vardı. Paydadaki farklı
sayıların “e.k.o.k.” unu (en küçük ortak
kat) bulurduk, birbirine denk olduğu
zaman işlemimizi daha rahat yapardık.
Demem o ki, ortak yönleri olan her şey
ile işimiz daha kolay.
Peki ya neden hep zoru seçiyoruz?
Neden bunca arbede, kavga, savaş
yaşamlarımızdan hiç eksik olmuyor. Bu
sorunun tek bir yanıtı var; eşitsizlik,
aynı düzeyde olamamak… Tüm insani
ilişkilerimizde anlayıştan, hoşgörüden
yoksun oluşumuz.
En basitinden tüme varım yöntemiyle
ikili ilişkilerimizi irdeleyelim; karşılıklı
hoşgörü ve adalet çerçevesinde
yeşermeyen her ilişki daha çiçekleri
açmadan solmaya mahkûm oluyor.
Çünkü sadece bir tarafın özverisi,
hemzeminde buluşma çabası ne yazık
ki bir süre sonra sonuç vermiyor. Bu,
dostluk, iş, aile ilişkilerimizde de hep
aynı.
Gün geçmiyor ki yeni bir felaket haberi
okumayalım! Birbirini dinlemeyen,
anlamayan insanların işlediği cinayetler,
özgürce kendini ifade edemeyen
kadınların kurban oluşu, dilimize
pelesenk olmuş fırsat eşitsizlikleri
yüzünden yaşanan yüzlerce acı olay…
Cinnetler, cinayetler biliyorsunuz işte
üçüncü sayfa haberleri…
Aslında yalnızca ülkemizde değil, tüm
dünyada eşitsizlik hüküm sürüyor.
Bizler bakış açılarımızı değiştirmedikçe,
başka başka yönlerde olsak da
birbirimize saygı duyup, orta noktalar
bulmaya çalışmadıkça, bu sizden,
o bizden diye ayrımcılık yaptıkça bu
durum hepimiz için daha büyük bir
tehdit oluşturuyor. Giderek küreselleşen
dünyamız için de çıkmaz haline geliyor.
Kızılderililerin bu konuyla ilgili çok güzel
bir sözü var; “Arkamda yürüme, ben
öncün olmayabilirim. Önümde yürüme,
takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü,
böylece ikimiz eşit oluruz”.
Özellikle son dönemlerde eğitim,
hukuk, sağlık, iş dünyası, cinsiyet,
medya, din, ırk, siyaset gibi insanlığı
ilgilendiren sosyolojik her alanda
eşitsizliğin boy gösterdiğine tanık
oluyoruz. Daha adaletsiz bir dünyanın
içerisinde olduğumuzu görmeden hep
karşı kuvvetleri suçluyor, kendimizi
aklıyoruz.
Eğitimdeki eşitsizlikler kopya
skandallarına, siyasetteki eşitsizlikler
kaset skandallarına, cinsiyet
eşitsizlikleri cinayetlere, gelir
eşitsizlikleri isyanlara dönüşüyor.
Bakınız Libya, Yemen, Mısır, Suriye…
gerisini siz getirin. Dünyanın her
yerinde halk isyan bayrakları çekiliyor,
diktatörlüğe, eşitsizliğe karşı direniyor.
Kimse de çıkıp uzlaşmaya çalışmıyor.
Hâlbuki hiç de zor değil uyum içinde
ve sevgiyle yaşanabilir bir dünya
kurmak. Sadece biraz daha hoşgörü
ve biraz daha saygı… Yeryüzünde akıl
ihsan edilmiş en güçlü canlılar biziz.
Ve biz ne olursak olalım yaratıcının ve
adaletin önünde, insan hakları evrensel
bildirgesinin ilk maddesinde söylendiği
gibi her birimiz hür ve eşitiz.
Hepimizin içinde var olan anlayış
ve adalet ilkelerimizle etrafımızdan
başlayarak evrene güzel bir hoşgörü
ışığı yayabiliriz. Çok mu hayalperest
düşünüyorum? Ee, siz de düşünün,
ne zararı var! Şuna can-ı gönülden
inanıyorum; biz birbirimizle fikir, inanç
ve duygu ayrılıkları yaşasak da yani
hemfikir olmasak da hemzeminde
buluşabiliriz. Bence buna siz de inanın
ve bugünden itibaren bir hoşgörü ışığı
yakın tüm tersliklere, olumsuzluklara…
Hepimize aynı düzeyde ılımlı bir yaşam
diliyorum.
Hemzemin’de buluşmak üzere.
1...,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68 70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,...140
Powered by FlippingBook