47
(Rift Fay Hattı) üzerinde. “Üstünü
altına çevirdik” cümlesi şiddetli bir
depremle bölgenin yerle bir olduğunu
anlatılıyor olabilir. Helak olayının
yaşandığı Lut Gölü bölgesinde böyle
bir depremin oluştuğunun kanıtları da
zaten bulunmuş. “Üzerlerine balçıktan
pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık”
cümlesi de depremin tetiklediği bir
volkanik patlamayı anlatıyor olabilir.
4000 yıl önce yerin dibine batmış Lut
Kavmi’nin öyküsünü dinleyen tüm
arkadaşlarımızda oluşan iç burukluğu,
rehberimizin “Lut Gölü’nden güneşin
batışının fotoğrafını çekmek ister
misiniz?” uyarısıyla dağıldı. Gölden
on dakika önce ayrılan otobüsümüz,
yolun sağında durdu. Birkaç kişi
otobüsten indik ve o eşsiz günbatımını
seyredip birkaç kare fotoğraf çektik.
Lut Kavmi’nin öyküsünün devamını ise
yorgunluğun ve sabah erken kalkmanın
getirdiği uykuda düş olarak görmeye
başlayan arkadaşlarımı izlerken,
Ölü Deniz’e tekrar gelebilmeyi arzu
ediyordum. Bu bölgeyi görebildiğim
için ne denli şanslı olduğumu
düşündüm. Otobüsümüz Kızıl Deniz'e
doğru yol alırken, Lut Kavmi’nin
yaşamı da, çoktan belleğimde tıpkı bir
sinema filmi gibi akmaya başlamıştı.
Lut Gölü’nden zihnime kalan en
güzel miras ise, dünyanın “en derin”
beyazlarını oluşturan kaya tuzları oldu.
“Tadıyla tuzuyla” iz bırakan ve ömür
boyu özlenecek bir gezi oldu.