102
dünyaya armağansın
Size Türkiye'de bir kurumu tarif
edeceğim ve hangi kurum olduğunu
soracağım.
Bakalım bilecek misiniz?
İnsanların dört duvar içinde tutulduğu,
Belirli saatlerde avluya çıkma izni olan,
Müdür tarafından yönetilen,
İnsanların belirli ölçütlere göre
sınıflandırıldığı,
Her gün yoklama yapılan,
Koridorlarında yetkililerin nöbet tuttuğu,
Ziyaretçilerin girişte imza attığı,
Katı kuralları olan,
Kural ihlallerinin disiplin suçu ile
cezalandırıldığı,
Müfettişler tarafından sıkı denetimlere
tabi olan,
Sorgulama hakkının kısıtlı olduğu,
Çıkışta insanlarda sevinç duygusu
uyandıran,
Kurum hangisidir?
A) Hapishane B) Okul
(Tabi ki çoktan seçmeli sınavlar ile
yetişmiş bir toplum olarak, şıklar
vermezsek ayıp olurdu)
Büyük başarılar genelde doğuştan
gelen yeteneklere bağlanır. Ancak
araştırmalar tam tersini söylüyor.
Uzmanlara göre yeteneksiz
doğulmaz, yeteneksiz olunur! Çünkü
yetenekli olmak öğrenilebilir. Bir
alanda açık ara önde olmanın yolu
günlük olarak düzenli çalışmaktan
geçiyor. Laszlo Polgar 1960’larda
Macaristan’da yaşamış bir eğitim
psikoloğu. Yeteneğin doğuştan değil,
öğrenilebileceğini savunuyor. Bunu
ispatlamak için çok ilginç bir yol
seçiyor. Şöyle bir ilan yayımlıyor.
“Yetenek doğuştan gelmez, öğrenilir.
Bunu ispatlamak için benimle
evlenecek bir kadın arıyorum.
Evleneceğiz ve çocuklarımıza küçük
yaştan başlayarak satranç öğreteceğiz.
Onları dünyanın en iyi satranç
oyuncuları yapacağız. Buna hazırsanız,
benimle evlenin.”
Klara adlı bir öğretmen, Polgar ile
evlenmeyi kabul ediyor. Ve deney
başlıyor.
İlk çocuk
Polgar bu deney için satrancı seçiyor
çünkü kendisinin satrançta bir
uzmanlığı yok. Sadece orta derecede
bir oyuncu. Klara ise hiç satranç
bilmiyor. Laszlo eve binlerce satranç
kitapları alıyor ve okumaya başlıyor.
Eğitim bilgisi ile birleştirip öğretme
yöntemleri geliştiriyor. Laszlo ve
Klara’nın ilk çocukları bir kız oluyor.
Program başlıyor
İlk çocukları Suzan iki yaşında satranca
başlıyor. İyi bir eğitimci olan karı
koca, Suzan için mükemmel ve yoğun
bir program hazırlıyor. Suzan günde
neredeyse 8 saat pratik yapıyor. Daha
sonra ikinci ve üçüncü kızları doğuyor.
Onlar da programa dâhil ediliyor.
Her biri günde en az 8 saat pratik
yapıyor. Üç kız diğer derslere de
çalışıyor ve farklı diller öğreniyor ama
asıl konuları satranç.
Sonuç
İlk kızları Suzan, Dünya Satranç
Konfederasyonu tarafından verilen ve
en yüksek unvan olan “Grand Master”
unvanını alan ilk kadın oluyor. Aynı
zamanda erkekler satranç yarışmasına
hak kazanan ilk kadın oluyor. İkinci
kızları insanlık tarihinde hem kadın hem
de erkekler arasında “Grand Master”
unvanını alan en genç kişi oluyor.
Üçüncü kızları Judit 15 yaşında “Grand
Master” oluyor ve şu anda dünyanın
en iyi kadın satranç oyuncusu. Polgar
tezini ispatlıyor. Kendisinin satrançta
bir uzmanlığı olmamasına rağmen,
kızlarını yoğun çalışma ve pratikle
mükemmelliğe ulaştırıyor.
Genlerin etkisi
Aslında Polgar “Ben satranç bilmiyorum
derken, genlerin bir etkisi yok” demek
istiyor. Ama biliyoruz ki genlerin etkisi
var. Ama bu sadece % 50. Kalan
ömür boyu sürecek yoğun pratiğe ve
çalışmaya bağlı. Sadece günde en az
8 saat pratik yapan insanlar gerçek
şampiyon oluyor. Tiger Woods, 2
yaşında golfa başlıyor ve günde 12
saat pratik yapıyor. Bill Gates ve Steve
Jobs dünyanın en iyi programcıları
arasında ve günde 12 saat pratik
yapıyor. Daha yeni Orhan Pamuk’un
sevgilisi açıklama yaptı: Orhan Pamuk
her gün saatlerce çalışıyor. Pamuk’un
günde 12 saat yazı yazdığını biliyoruz.
Olimpiyat buz pateni yarışmalarında,
kendisine altın madalyayı kazandıran
hareket için 19 yıl çalıştığını söylüyor,
Shizuka Arakawa.
Herkesin mutlaka bir alanda kendisini
mükemmelliğe ulaştıracak bir genetik
yapısı var. Geriye kalan tek şey bunu
keşfedip, yıllarca çalışmak...
Kolay gelsin.
Serkan Duru
Yetenekli olmak elinizde