107
kalan eski Türk, önce, o ağaçtan özür
dilermiş. Ağaca, ihtiyacından fazlasını
kesmeyeceğine, bundan böyle yediği
her yemişin çekirdeğini, tohumunu
aynı yerlerde toprağa gömeceğine söz
vererek, ağacın canına ve onu yaratan
güçlere dua edermiş.”
Defne’nin altıncı hissi çok kuvvetli.
Türlü melekeleri, çeşit çeşit marifetleri
olan bir kadın Defne. Dilinin kemiği
yoktu. İnandıklarının uğruna değme
kahramanlardan daha cesurca koşar,
inanmadıkları için kılını kıpırdatmazdı.
İnanmadığı hiçbir şeyi kes kafasını
savunmazdı. Kadınlara karşı işlenen
suçların peşinden giderken aklı daha
da keskinleşir, gözleri var olmayanı
bile görür, kalbi en geniş ovadan bile
daha büyük açılırdı. Bir gün ardında iz
bırakmadan ortadan kayboldu Defne.
Her zaman riskli, tehlikeli konularda
araştırma yapan, birilerinin kuyusuna
çomak sokmak icap ediyorsa o
çomağı var gücüyle en derinlere iten
Defne’nin, zaman zaman ortadan
kaybolduğu olurdu. Yine kayboldu.
Önce kimse önemsemedi. Her zamanki
kayboluşlarından biri zannettiler. Oysa
bu defa Defne kendiliğinden ortaya
çıkamayacak bir nedenle kaybolmuştu.
Zaman geçtikçe herkes endişelenmeye
başladı ve sonunda kayıp ihbarı
yaptılar. Gittikleri karakolda Defne’nin
durumu ile ilgilenmek görevi komiser
Ümit Kaman’a rast geldi. Rastlantı mıdır
yoksa denildiği gibi hayatta hiçbir şey
tesadüf değil midir bilinmez, muhakkak
vardır bunun da bir sebebi. Yoksa
neden başkası değil de Ümit Kaman?
Defne Kaman’ı aramak Ümit Kaman’a
kaldı. Daha önce adını duymadığı
bu kadınla aynı soyadı taşımanın
komiser Kaman’ın hayatında nelere
neden olacağını o sıra kim nereden
bilebilirdi. Defne Kaman’ı araştırdıkça,
onu tanıdıkça kafası daha da karıştı
komiserin ve olayları anlamaz oldu.
Karakolda çıkan akraba söylentileri,
nine Umay Bayülgen’in karakol
ziyaretleri de eklenince bulmacalarla
ve heyecanlarla dolu bir dram içinden
adeta bir durum komedisi çıktı.
Hepsine inandılar ve mantıklı
buldular da ne bir yunusun bir
insanı koruyacağına, ne de bir
insanın ölümden kurtulmak için
yunusa dönüşebileceğine inandılar.
Kendilerinden boşanmak isteyen
karılarını günde beşer beşer
bıçaklayıp doğrayan kocalarla,
ölmemek için devlete yalvardığı
halde korunmayan, göz göre göre
ölen kadınların olabilirliğine inandılar.
Erkeklere, kendilerini dünyanın
hakimi zannetmelerine yol açan resmi
eğitime ve kültüre, onların işsiz ve
yoksul kalınca kendilerini iktidarsız
hissederek, biraz da mecburen karı
ve kızlarına işkence ettiklerine, daha
ilginci, bunun tabiat kanunu olduğuna
bile ikna oldular ama bir yunusun iyilik
yapacağına hayatta inanmadılar.
Gazeteci Defne Kaman’ın, ninesi Umay
Bayülgen’in, komiser Ümit Kaman’ın
ve sahaf Semahat'in hikayesi Su.
Komiser Ümit, sevdiğine kavuşmaya
çalışan, geleneklerin arasına sıkışmış
genç bir erkek. Semahat, kendini
sahaf dükkânına ve kedilerine adamış
genç bir kadın. Umay Nine, Kaman
geleneklerini yaşayan ve yaşatan bir
otacı. Defneyi, Umay Nine’yi, Ümit’i,
Semahat’i tanımak, kendine gidilecek
yeni yollar, dünyayı ve doğayı sevmek
ve anlamak ve her şeyle barışmak
için yeni nedenler arayan herkese iyi
gelecek. Onların iyilik, hak, dürüstlük
hakkında söyledikleri, herkese
yaşamlarının bundan sonrası için ilham
verecek. Tükettiğimiz, eksilttiğimiz,
kirlettiğimiz, dönüştürdüğümüz
doğayı şimdiye dek olmadığı kadar
sevecek ve kendinizle en karanlık
yerinizde yüzleşeceksiniz. Doğayı
tükettikçe kendimizi tükettiğimizi, onu
yiyip bitirdikçe kendimizi bitirdiğimizi
anlayacaksınız.
“Rüyanı suya anlat” diyen
büyükannelerin bilgeliğini,
kucaklayışını, sonsuz anlayışını serin
bir su gibi içeceksiniz bu kitapla. Su
bittikten sonra da günlerinizi serinin
Çorum'da geçecek ikinci kitabı Toprak'ı
beklemekle geçireceksiniz.
1...,99,100,101,102,103,104,105,106,107,108 110,111,112,113,114,115,116,117,118,119,...156