111
Nazan Aşkalli
Ne zaman yelkenimi açsam sana
doğru, doldurdun rüzgarınla.
Özgürlüğünle tanıştırdın. Dans ederken
dalgalarınla ufuk çizgindeki renklere
büründü dünyam. Hani hayallerim vardı
yıldızlardan bile çok. Sen o hayallerime
ulaşacak yolu gösterdin. Cesaretim
oldun. Biz direnmeyi, zamana karşı
yarışmayı severiz, o yüzden yenik
düştük çoğu zaman. Sen gibi olmayı,
“su” gibi akmayı bilemeyiz fazla. Oysa
ne güzeldir senin kendi yolunu buluşun.
Keşifler yaşandı kıyılarında ve
keşfedilen topraklar uğruna savaşlar.
Anlam veremedin üzerine bulanan
kana, ama biz savaşı da severiz
gördüğün gibi. Durgun sularındaki
huzurun gibi barışı da öğreneceğiz
bir gün. Bazen ay ışığı ile yıkanacağız
gecelerinde, bazen en şiddetli
fırtınalarına şahit olacağız.
Önceleri korktum senden tıpkı aşık
olmaktan korktuğum gibi. Bebek
halimle senin kucağına bırakıldığım
an çırpındıkça sarmaladın kollarında.
Bak kızım; deniz dediler. martılar vardı
hatırladığım.. Gemilerin çığlık çığlığa
çalan düdüklerine eşlik ediyorlardı,
üzerinde süzülen sadık martıların.
Gördüğüm en güzel, en büyülü renk
senin mavindi. Hala gülümsetiyor ve
umut veriyor bana.
Asıl serüvenim senin içinde gizliymiş
oysa. Yıllar sonra anladım. Derinlerine
daldığımda buyur ettin beni
mercanlarına giyinmiş amforalarına,
büyülü dünyana. Kayalarından örülmüş
yuvalara saklamış korumuşsun
en değerli hazinelerini. Süzüldüm
içine, tek duyduğum kendi nefesim,
gördüğüm ise senin cennetindi. Kırmızı
küçük bir balık korktu önce benden,
sonra saklandığı kayanın ardından
usulca çıktı, baktı. Zamanla daha da
yakınlaştı, eşlik etti bir süre, sonra
kayboldu. Gizemli batıkların her biri
yuva olmuş, yosunlarla süslenmiş
bekliyordu hikayelerini anlatmak için.
Bir hiç olduğumu anladım derinlerinde.
Egolarımdan arınmayı, dengeyi
öğrendim. Huzuru buldum yeniden
kollarında. O kayıp balığa aslında
nasıl canavar olduğumuzu, dünyasını
zehirleyerek yavaş yavaş yok ettiğimizi
anlatamadım. Affet diyemedim.
Limanlarında en tutkulu aşk öykülerini
dinledim. Deniz sevdalısı gemiciler
ve onlara sevdalı kadınları. Deniz
almadan vermez derler. Sahi öyle mi?
Pencerenin arkasında mevsimlerce
erkeğini bekleyen o kadın gibi kıskanır
mısın? Ama hiçbir aşk seninkine
benzemez. Tuzuna bulanan, rüzgarına
yüzünü değdiren kimse iflah olmaz
bir daha. Dalga seslerinin vurduğu
kıyıların, sessizce seni dinleyenlerle,
teknede bir beşik gibi sallanıp hayallere
dalanlarla dolu. Efsanelerini yeniden
yazar mıyız birlikte? Şarkıların, şiirlerin
baş aktörü, keşiflerin, bilinmezlerin
kaynağısın. Özgürlüğüm, cesaretim,
tutkum, aşkımın “su” halisin.
Aşkın “su” hali
Ne başı belli ne sonu, zamansız seninle serüvenim. Balıkçıların
efsaneleri mi, yaşlı deniz fenerinin hikayeleri mi? Yoksa genzimi
yakan yosun kokusu mu bağladı sana beni?