Dergi Bursa Haz-Tem 2013 - page 91

89
bilmeden girdik derken, sesini daha
az işittiğim bir "ama önce o korkup
yüz çevirdi senden" diyen bir başka
ses duyuyorum. Tren hızlanmıştı,
atlayamazdık, oturup düşünemezdik de
diyen kendime rağmen, bir başka ben,
bu hale gelmemiz şu vakitte yaptığı
şundandı diye fısıldıyor kulağıma. Ve
bunlardan hangisini aklımın, hangisini
kalbimin söylediğinden emin bile
değilim üstelik.
İçinde çırpınıp duruyorum bir şelalenin.
Yüzüm gözüm su içinde kalıyor,
çaresizliğimden nefret ediyorum;
nefessiz kaldığımda gökyüzünden
bir ışık kırılıp geliyor suyun yüzeyine,
ışığı görüyorum, tamam diyorum,
birazdan nefes alıp çıkacağım buradan,
ümide düşerken tam, bir şey beni
aşağıya çekiyor. Ben kendimden
sıyrılamıyorum; tenim bana dar geliyor,
bir fermuarı olmalı bu bedenin diyorum,
bir çıkış yolu bulmalıyım.
Bir vakit sonra, şelalenin kenarında
ıslak bir kahverengi kayanın üstünde,
dizlerimi kendime çekip hızlı hızlı soluk
alırken buluyorum kendimi. Tamam
diyorum, her şey olması gerektiği gibi
oldu, suçlu yoktu, o tren nedensizce
hızlandı, yıldızlar zaten gündüze akar
ve kaybolurdu, kirazlar düşmezdi ki
yere, dallar hep kirazla dolu olurdu.
Kendimi, aklımın aydınlığında yıkıyorum
sonra. Daha iyi bir adam olarak sokağa
çıkıyorum. Bir gece önce böylesine
kıvrandığımı kimse görmüyor. Kimse
bilmiyor duyduğum sesleri, gördüğüm
korkuları bilmiyor; ve tabi ki senden
başka. Uğradığım felakete sen de
uğradığından, benim hangi felakete
uğradığımı tabi ki, bir tek sen biliyorsun
bu dünyada. Biz seninle birbirine çok
uzak iki şehirde, aynı gecelerde aynı
şelalenin suyunda boğulup, kenarındaki
aynı kayada nefeslenip hayata
dönüyoruz.
Şimdi en nihayetinde vardığım yerde,
içimi kaderin ışığıyla yıkarken, kendime
1...,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90 92,93,94,95,96,97,98,99,100,101,...156
Powered by FlippingBook