119
yapı. Gündüz büyülediği
kadar gece ışıklandırmasıyla
da bambaşka. Budapeşte’nin
en önemli sembollerinden
birisi olan Parlamento
Binası toplantıların olmadığı
zamanlarda özel turlarla
gezilebiliyor. Biletler internetten
ya da hemen binanın önündeki
Kossuth Meydanı’nda saat
16.00’a kadar açık olan
stantlardan da alınabiliyor.
Parlamento Binası’nın hemen
önünde nehrin kıyısında,
yaklaşık 50 metrelik düz bir
alanda oluşturulan Yahudi
soykırım heykel kompozisyonu
60 ayakkabıdan oluşuyor.
Metalden yapılan, bazıları
çocuklara ait bu ayakkabılar,
rıhtımın üzerinde terk
edilmiş bir şekilde yan yana
duruyor. Onlara, orada
özensiz, öylesine duran
ayakkabılara baktığınızda
sanki sahiplerinin biraz önce
ayaklarından çıkardığı hissine
kapılıyorsunuz. Binlerce
Yahudi, 1944 sonlarının 1945
başlarının dondurucu kış
gecelerinde ayakkabıları böyle
çıkartılıp kurşuna dizilmiş
ve sonra da Tuna Nehri’ne
atılmışlar. Kelimelerin kifayetsiz
kaldığı anlardan birini
yaşatacak size bu ayakkabılar.
Kuzey yönünde nehir kıyısını
takip ederseniz karşınıza
çıkacak olan Margaret Köprüsü
1876’da inşa edilmiş ve
diğerleri gibi 2.Dünya Savaşı
esnasında havaya uçurulmuş.
1948’de yeniden inşa edilen
köprü, 607 m uzunluğa sahip
ve Margit Adası’nın en güney
ucunda yer almakta. Margit
Köprüsü bizi tanıdık bir isme
götürecek: Gül Baba Türbesi...
Kanuni’nin Budin seferine
katıldıktan sonra şehirde
kalan Gül Baba’yı Macarlar da
benimsemişler ve küçük bir
tepelikte türbesini yapmışlar.
Margit Köprüsü’nden Buda
tarafına geçtikten sonra sağa
dönerseniz Türk Sokağı’nı
(Török Utca) göreceksiniz.
Yaklaşık 100 metre sonra sağ
taraftaki sokaklardan birinin
adı da Gül Baba Sokağı.
Nehir üzerinde Boğaziçi
Köprüsü’nü andıran köprü
ise Elizabeth. Gördüğünüz
gibi şehrin her yerine kadın
isimleri serpiştirilmiş. 1897-
1903 yılları arasında yapılmış
ve tamamlandığında, dünyanın
en uzun asma köprüsüymüş.
Adını İmparator Franz
Joseph’in eşi Macaristan’ın
kraliçesi Elizabeth’ten almış.
Çok sevilen bu kraliçe, trajik
şekilde suikasta kurban gitmiş.
Köprünün, Buda tarafındaki
küçük bir bahçenin ortasında
kraliçenin bronz heykeli
bulunuyor. II. Dünya Savaşı
sonrası 1964 yılında yeniden
inşa edilmiş. Budapeşte’nin
en yeni ve kar beyaz rengi
nedeniyle de en zarif köprüsü
olarak öne çıkıyor. Tuna
Nehri’nin en dar kısmında
yapılmış. Uzunluğu 290 metre.
Bu köprünün özel aydınlatması
ünlü Japon aydınlatma
tasarımcısı Motoko İshii
tarafından yapılmış, maliyetler
ise Japonya tarafından
karşılanmış. Tabi bu köprüleri
yakından görmenin ve
manzaranın tadını çıkarmanın
en kestirme ve keyifli yolu
tekne turları. 1 ya da 2 saatlik
turlar bulunuyor. Soğuk bir
mevsim değilse ideal olanı
gece turlarında klasik müzik
eşliğinde bünyeyi ışıl ışıl
süslenmiş şehrin büyüsüne
bırakmak.
Margit’in adası
Tuna Nehri’nin üzerinde
kuzeyde Arpad Köprüsü ile
Margit Köprüsü arasında
yer alan adanın ismi Kral
4. Bela’nın kızı Prenses
Margit’ten geliyor. 4. Bela,
Tatar işgalinden kurtulmaları
şerefine çocuklarını tanrıya
bağışlama sözü verir. Ama
gel gör ki dünyalar güzeli kızı
Margit’i öldürmeye kıyamaz
ve onu on yaşında adaya
götürür. 28 yaşında veremden
ölen Margit’in anıt mezarı da
adada. Osmanlı döneminde de
adaya Kızlar Adası denirmiş.
Trafik akışı yok, sadece mini
otobüsler ve park içinde gezi
yaptıran tren mevcut. Adada
romantik yürüyüş yolları,
Ortaçağ’dan kalıntılar, küçük
bir hayvanat bahçesi, müzikle
dans eden çeşme, yüzme
havuzları, Japon bahçesi ve
bol bol yeşillik var. Şehrin
keşmekeşinden bir süreliğine
de olsa kurtulmak isteyenler
için biçilmiş kaftan. Keyifli bir
orman yürüyüşü, bisiklet turu,
çimlerde yayılma gibi dinlenceli
aktiviteler sizi bekliyor. Gece
eğlence mekânlarının ev
sahibi olan adada bir de
büyük bir süs havuzu ile ışıklı
müzikli su gösterisi yapılıyor.
Havuz sürekli olarak küçük
atraksiyonlar sunsa da asıl her
saat başı olan 10–15 dakikalık
şov kaçırılmamalı. En zevklisi
de akşam 20.00 sıralarında
olan son gösteri. Hava
iyice karardığı için havuzun
ışıklandırması oldukça etkili ve
seyri de keyifli oluyor.
Sziget Festivali
Şu ana kadar okuduklarınız
hiçbir şey ifade etmiyor
olsa bile gençseniz (ruhen)
sizi Budapeşte seyahati
konusunda motive edecek bir
başlığa gelmiş bulunuyoruz.
Sziget yani Ada Festivali.
Avrupa’nın en büyük kültür
ve müzik festivallerinden biri
olan festival her yıl ağustos
ayında Tuna Nehri üzerindeki
108 hektar ormanlık alana
sahip Óbudai-sziget’te (Eski
Buda Adası) düzenleniyor. İlk
Sziget 1993 yılında yerel bir
festival olarak çıktığı yolda,
günümüzde tüm Avrupa’dan
ziyaretçi çeken 400.000 kişilik
dev bir festivale dönüşmüş
durumda. Festivalde her yıl
binden fazla performans
sergileniyor. 2011’de Sziget
Festivali The Independent
gazetesi tarafından Avrupa’nın
en iyi 5 festivalinden biri ve
Avrupa Festival Ödülleri’nde
ise en iyi 10 festivalden biri
seçilmiş. 10–17 Ağustos
2015 tarihlerini bir yerlere not
etmekte fayda var.
Yine sayfaları tükettim
ama yakın yerlerden,
örneğin komünist dönemin
heykellerinin sergilendiği
biraz şehir dışında yer alan
Memento Parkı’ndan, Roma
devri kalıntıları olan Aquincum
antik şehrinden, günübirlik
kaçamak yapılabilecek
Macar Denizi lakaplı Balaton
Gölü’nden ya da meşhur
Estergon ve Visegrad’dan
bahsetmedim. Budapeşte
şehir merkezi kadar
çevresindeki duraklarla da bir
gezginin iştahını kabartacak
zenginlikte bir hedef. Hadi
durmayın. Bahar Festivali mi,
Sziget mi? Seçin birini. Belki
de Zincirli Köprü üzerindeki
olağanüstü havai fişek
gösterisini kaçırmamak üzere
20 Ağustos’taki Macaristan
Doğum Günü Partisi’ni…