116
Cafe de Paris’te çok güzel
kokteyller içebilirsiniz. Bir de
tabi New York Cafe var ünü
şehirle yarışan. Budapeşte’nin
tadı damağımda kalan
lezzeti ise sokaklardaki
stantlarda, parklarda vs sıklıkla
karşılacağınız burnunuza dolan
muhteşem tarçın kokusunun
kaynağı “Kürtoskalacs” yani
makara tatlısı. Közde pişirilen
rulo şeklinde sarılı bir tür
hamur işi ama lezzeti öyle
böyle değil. Gördüğünüz yerde
hücum edip damak tadınıza
uygun bir çeşidini deneyin,
pişman olmayacaksınız.
Yerel tatlardan bahsetmişken
Unicum atlanmamalı elbette.
Koyu siyah renkte, bomba
seklinde bir şişeye sahip,
kendisi de bomba etkisinde,
Macaristan’ın müstesna
içkilerinden en sağlamı. Baş
ağrısına, hazımsızlığa ve
öksürüğe iyi geldiğine inanılan,
sarhoşları ayıltan(!) bir tür likör.
Magnet dışında alternatifler
arayanlara küçük Unicum
şişeleri hediyelik eşya olarak
bire bir. Rubik Küpü bir
diğer alternatif. Bizde Zekâ
Küpü olarak bilinen bu zihin
açıcı oyuncak 1974 yılında
Macar heykeltıraş ve mimar
Ernõ Rubik tarafından icat
edilmiş ve hediyelik eşya
dükkanlarında baş köşede.
Bir de Macar el işlerinden
bahsetmeli. El emeği göz nuru
örtüler, şallar, önlükler vs. çok
güzel ama aynı zamanda bir
hayli pahalılar. Özel ilgisi ve
uygun bütçesi olanlara tavsiye
olunur.
Kahramanlar Meydanı ve
Andrassy Bulvarı
Sıradaki hedefimiz nehir
kıyısından biraz uzaklaşmayı
gerektirecek. Andrassy
Bulvarı’nın sonunda yer alan
Kahramanlar Meydanı yani
Hösök Ter. Önerim meydana
metroyla gidip dönüş
yolunda tabanvay marifetiyle
bulvar boyunca sıralı olan
hedef duraklara uğramak.
Kahramanlar Meydanı’na giden
metro gördükleriniz arasında
en güzellerden biri olabilir.
Yüzeye çok yakın olan metro
hattının her bir durağı küçük
ama kendine has güzellikte.
Sol tarafında Güzel Sanatlar
Müzesi, sağ tarafında
ise Sanat Sarayı bulunan
Kahramanlar Meydanı, 1929
yılında tamamlanan “Binyıl
Anıtı” ve ortasındaki “Baş
melek Cebrail Kolonu” ile
gerçekten ihtişamlı görünüyor.
Buraya kadar gelmişken anıtın
hemen arkasında bulunan
Şehir Parkı’nı da ihmal
etmeyin. Budapeştelilerin
kaçamak noktalarından birisi
olan park, şehrin en büyük
termal havuzlarından birisi
olarak bilinen Széchenyi
yanında Avrupa’nın en büyük
sabit hayvanat bahçesine,
büyük sirke, eğlence parkına
ve Vajdahunyad Kalesi’ne de
ev sahipliği yapıyor.
which 8500 people can pray
at the same time, houses the
largest bell of the country. The
vast frescoes and mosaics are
stunning. The right hand of the
first Hungarian king, Szent Istvan
is at display. From the dome on
the right, an exquisite view of
Budapest awaits you. The church
square hosts young people till
late hours of the night with the
restaurants and bars surrounding
it.
The Jewish Quarter
Now that we are at the end of
the Andrassy Boulevard, let’s
move across the Szent Istvan
Basilica towards Jewish Quarter
with a bohemian vibe and
profusely populated by cafés
and restaurants. In 1900, 1/4th
of the Budapest population was
Jewish. For this very reason, it
was called Jewish Mecca or
Judapest in the beginning of
the 20th century. The genocide
by the Nazis in 1944-45 killed
20-40% of the 250.000 Jews in
the city. Though severely affected
by the genocide, this a European
capital with remarkable number
of Jews.
The iconic structure here is the
Dohany Synagogue. Built in 1850
at the ghetto the Jews were sent
to in 18th century, the synagogue
is the largest one after New
York with its capacity of 3000
people. The Jewish Museum
can be visited for 2000HUF.
Another striking quality of the
neighborhood is the graffiti.
You can follow the creative
and wonderful samples and
experience an interesting city
tour in terms of photo-op.
Parliament Building
One of the most moving
monuments of the Jewish
genocide is probably in
Budapest. To see it we head
to the river bank. Find the
Parliament building, the rest
is easy. I am talking about the
giant building by the Danube.
The Hungarian Parliament, the
exquisite building constructed
using 40 million tiles, half-a-
million valuable stones, and
40 kilos of gold to underline
the country’s independence
and strength and to be the
architectural definition of the
word “grandeur”. It is as pretty in
the night with its lighting as it is
during the day time. The building
can be visited with special tours
when parliament meetings are
not held. You can buy the tickets
on-line or from the booths in front
of the building at the Kossuth
Square until 16:00.
Right by the river, in front of the
Parliament, the Jewish genocide
sculpture composition is set in a
50-meter plain that is formed of
60 pairs of shoes. These metal
shoes, some of them children’s
shoes, stand on the platform,
abandoned, side by side. When
you look at them, standing there
carelessly and randomly, you
get the feeling that their owners
have just taken them off. At the
freezing winter nights of late
1944 and early 1945, thousands
of Jews were executed by being
shot and dumped into the
Danube after their shoes were
removed. These shoes will help
you experience a moment that
words fail to describe.
Follow the river up north and the
Margaret Bridge you will come
uzaktaki yakın
so far so close