114
uzaktaki yakın
so far so close
en romantik isimli caddelerden
biri olan Ihlamurlar Altında
“Unter den Linden” yer alıyor.
Böyle bir çırpıda sayınca biraz
karışık oldu farkındayım. Telaş
etmeyin teker teker gezeceğiz
efendim.
Brandenburg Kapısı on iki
sütuna, altı giriş ve altı çıkış
kapısına sahip. Sütunlar,
toplam beş yol oluşturuyor.
Vakti zamanında sivil halkın
sadece dıştaki iki kapıyı
kullanma hakkı varmış.
Ortadaki yol ise kraliyete
ve önemli trafik geçişlerine
ayrılmış. Kapının en üstünde
ise belki de dünyanın en
meşhur “Quadriga”sı yani
dört at tarafından çekilen
bir tür antik olimpik yarış
arabası bulunuyor. 1793
yılında barışın sembolü
olarak tasarlanmış. Ama gel
gelelim savaşan generallerin
elinde çocuk oyuncağı olmuş.
1806 yılında, Napolyon,
Prusya’yı yenince Quadriga’yı
yerinden söktürmüş ve Paris’e
götürmüş. 1814 yılında ise
Prusyalı General Ernst von
Pfuel Napolyon’u yenip Paris’i
ele geçirince Quadriga’yı
Berlin’e geri getirmiş.
Quadriga’daki zeytin dalını da
zaferinin simgesi olarak Demir
Haç ile değiştirmiş. Naziler
iktidara gelince, kapıyı sembol
olarak kullanmaya başlamış.
2. Dünya Savaşı boyunca kapı
tahrip olmuş ama tamamen
yıkılmamış. Doğu ve Batı
Berlin hükümetleri kapıyı
restore etmişler fakat kapı
1961’e, Berlin Duvarı yapılana
kadar açılmamış. Kısmen
zarar gören heykelin demir
haçı ise Prusya militarizmini
simgelediği gerekçesiyle
Doğu Almanya’nın Komünist
Hükümeti tarafından sökülmüş.
Demir Haç, 1990 yılında
Almanya’nın birleşmesinin
ardından yeniden yerine
yerleştirilmiş.
Reichstag
Sıradaki durağımız bir turistik
gezi için tuhaf sayılabilecek
bir hedef: Parlamento binası.
Hemen burun kıvırmayın.
Çünkü burayı ziyaret etmeye
değer yapan bir özelliği var;
tepesindeki cam kubbe.
Reichstag’ın bu cam kubbesi
Alman mühendisliğinin
hayranlık uyandıran bir
ürünü. Kubbeye vuran ışığı
değişik açılardaki aynalarla
parlamento salonuna
yansıtabilen, yağmur suyunu
arıtıp kullanan, üzerindeki
güneş panellerinden elektrik
elde eden ve manzarasıyla
da büyüleyen bir mühendislik
harikası. Cam kubbeye
spiral şeklinde tepeye doğru
ilerleyen yolda çıkarken o
an baktığınız yöndeki Berlin
manzarasını detaylı bir şekilde
tarif eden kulaklıklardan almayı
ihmal etmeyiniz. Hem içinde
bulunması oldukça enteresan
ve etkileyici bir yapı, hem
de panoramik nefes kesen
bir şehir manzarası sunuyor.
Binanın tarihinde övünülen
olaylardan biri de Hitler’in bu
binaya hiç ayak basmamış
olması(kundaklattığı
için zaten kullanılamaz
durumdaymış). Yoğun
talepten ötürü Reichstag
için mutlaka önceden
rezervasyon yapılması
gerekiyor. Son anda karar
verip çıkmak pek mümkün
değil maalesef. Avucunu
yalayanlar için bahçesi de çok
popüler ve serilmeye müsait.
Güneşlenenler filan ilginç bir
kontrast oluşuyor parlamento
binası ile. TBMM bahçesinde
güneşlenen Ankaralılar hayal
edin. İşte öyle bir şey.
Holocaust Memorial
Sıradaki durağımız Branderbug
Kapısı’nın hemen yanı başında
dikkatinizi muhtemelen çekmiş
olan beton bloklarla bezeli
alan, Holocaust Mahnmal,
yani Katledilen Avrupalı
Yahudiler Anıtı. Adından da
anlaşılacağı gibi, soykırımda
hayatını kaybeden Yahudilere
adanmış bir anıt. Devasa
Memorial for Massacred
European Jews. As the name
suggests, it is a memorial
dedicated to the Jews who
lost their lives during the
genocide. It is spread onto a
vast space, creating delusions
just by its image, turning into a
labyrinth once you enter inside,
a confusing and disturbing
architectural structure; just as
it was designed to be. There
is also a museum at the same
place. When you put it this way
it sounds mundane, like it was
constructed “just because they
had to” but I think it is a sincere
effort and it is impressive. Rather
than covering-up the genocide,
they face it and keep a constant
reminder in the middle of the city
to avoid its recurrence. Since
it is an open air area, except
the museum, you can visit it at
any hour of the day. You cannot
“not see” this monument on
a 19,000-squaremeter area,
formed of 2711 concrete slabs
of different sizes, looking like
giant tomb stones with no names
on them, like the stelae-the
burial stones of ancient Rome.
An excellent visiting spot to
remember, taking responsibility
from the common ground of
being human, feeling upset, to
rest, spend some quiet time and
contemplate.
Potsdamer Platz
We are at one of the most famous
squares of Berlin. You can see
street performers or open air
exhibitions here. You can also
see the remaining pieces of
the Berlin Wall here. For some
reason I do not know, it became
a custom to stick gums on one
of the remaining pieces. So the
ones who like traditions and
whose jaws have been aching
keep this in mind.
The well-known Sony Center is
here too. It is an upscale building
complex constructed in 2000,
designed according to the
futuristic lines of the Millennium,
with lots of stores starting from
Sony, fine examples of world
cuisine, luxurious rental suites,
offices, film and art museums,
movie theatres, an IMAX
theater, and a small Legoland.
Moreover, there is free Wi-Fi for
all customers.
Outside this complex, on the
main street there is the Deutsche
Kinemathek Museum for Film
and TV and in front of it is the
Boulevard of Stars. Inside the
stars on the ground are the
names and signatures of popular
people who made important
contributions to the cinema
sector. One of them is the
Turkish director Fatih Akın. He
has a remarkable place in the
museum as well since it is the
Modern German Cinema. It is like
a temple for cinema lovers. The
usage of space and its design
is striking. Marlene Dietrich
also has a noteworthy mention
in the Museum. At the journey
through time, the magical power
of cinema and the enchanting
atmosphere was well described
and successfully passed to the
viewer; especially the reflections
of German cinema on the past
century, movie excerpts, the
lighting in the setting along with
the surprising passages between
places and objects. The German
Television Exhibition opened in
2006 at the top floor presents a
fun look to the 50-year history
of East and West German TV.
There are many familiar things
starting with tutti-fruitti. It is really
surprising. You are not allowed
to take pictures inside. The
security guides that spot you
taking pictures come near you
and make you delete the pictures
one-by-one. Well, I took the risk
for you…
My recommendation for the
ones who are willing to see a
panoramic view of the city from
above while you are in Potsdamer
Platz is, as the name suggests,
Panorama Punkt. It is less of a
hustle compared to the Berlin
TV tower with its shorter queue,
more practical with its fastest
elevator in Europe, and the fact
that another iconic symbol of the
city, the TV tower, is also visible
sets it one step ahead. What else
could you expect?
Kaiser-Wilhelm-
Gedächtniskirche (the
Destroyed Church)
Our next target is another
symbolic structure, “the
Destroyed Church” and the
surrounding shopping area.
You need to walk from the
Postdamer Square to west, by