118
uzaktaki yakın
so far so close
Harrod’s arasında bir yerde
konumlandırılabilecek türden,
Berlin’in sembollerinden biri
olmuş alışveriş merkezi. Bana
kalırsa yapılması gereken
ise asansörüne atlayıp en
üstteki gurme katına uğramak.
Alışveriş için KaDeWe
kesmediyse ya da daha
makul fiyat etiketleri görmek
istiyorsanız biraz ilerleyelim.
Kurfürstrendamm nam-ı diğer
“Ku’damm” Berlin’in bir başka
alışveriş cenneti olan güzel
ve büyük bir bulvarı. Uzun
uzun isim yazmadan şöyle
söyleyeyim: Alman mamulü
olup dünya çapında isim
yapmış markaların hepsinin
mutlaka bir mağazası var.
Gruptaki alışveriş tutkunlarına
takılmak istemeyenler için:
Hard Rock Cafe Berlin şubesi
de bu cadde üzerinde. Bu da
cazip gelmediyse tasarım ve
mimari özel ilgi alanı olanlar
için Bauhaus Archive Tasarım
Müzesi de çok yakınlarda.
Tiergarten
“Bu kadar şehir havası
yeter” diyerek sizi bir vahaya
davet etmek istiyorum.
250 hektar yüzölçümüyle
daha önce sayfalarımıza
konuk olan Münih’teki
Englischergarten’den sonra
Almanya’daki en büyük ikinci
şehir parkı. Burası her mevsim
ayrı güzel. Güneybatı ucunda
sizi bıraktığım alanda Yıkık
Kilise civarında iseniz bu
uçta Hayvanat Bahçesi ve
hemen yakınlarda bisiklet
kiralayabileceğiniz bir yer
göreceksiniz. Bu parkı bir
uçtan diğerine bisikletle
turlamak, şehrin içinde bir
ormanda kaybolmak, sonra
tanıdık yerlerle karşılaşıp
karabatak gibi tekrar
ormana dalıp kaybolmak
gerçekten çok keyifli. Parkın
orta noktasında, Doğu-Batı
ekseninde uzanan Strasse des
17 Juni üzerinde, Großer Stern
(Büyük Yıldız) isimli meydanın
ortasında Siegessäule
(Zafer Sütunu) yer alıyor.
Alın size tırmanıp manzara
seyreyleyecek bir başka
kule daha. Doğu yönünde
ilerlerseniz tanıdık bir yere
çıkmanız olası. Brandenburg
Kapısı, Reichstag ya da
Holocaust Mahnmal. Biraz
kuzeye doğru uzanıp Spree
Nehri üzerindeki köprüyü
geçenlerin yolu ise mimarisiyle
dikkat çeken merkez tren
istasyonu Haupbahnhof’a
çıkacak.
Küçük İstanbul
Gelelim Kreuzberg’e, yani
Berlin’in en enteresan ve son
yıllarda popülerliği katlanarak
artan muhitine. 1960’larda
Türkiye’den gelen göçmenler
Berlin Duvarı’nın hemen
dibindeki Batı Berlin’in -kibarca
tanımlamak gerekirse- en
cazip olmayan noktasına
yerleştirilmiş. Berlinli Türkler
arasında “Küçük İstanbul”
diye anılan bölge duvarın
yıkılmasını takiben birden
şehrin merkezinde, en orta
yerinde buluvermiş kendini.
Hip-Hop kültürünün etkisi,
Afro-Amerikan göçmenler
ve Türklerin oluşturduğu sıra
dışı atmosfer gün geçtikçe
başka türlü bir şeye evrilmiş.
Günümüzde yoğun Türk
nüfusun etkisiyle ciddi
bir Türk mahallesi havası