66
bursa dokusu
bursa motifs
sağında bulunan kabristan,
1948 yılında Sanat Enstitüsü’nün
kurulmasıyla taşındı. Ancak
mezar taşlarının önce Yeşil
Medrese’deki müze binasına
daha sonra ise Muradiye
Külliyesi’nin bahçesine
götürülürken, Feraizcizade
Mehmet Şakir’in mezar taşı
kayboldu ve bugün hala
bulunamadı.
Hayatının her döneminde
öğrenmeyi ve üretmeyi görev
bilen Feraizcizade Mehmet
Şakir, 1882 yılında Bursa’nın
ilk özel matbaası olma
özelliğini taşıyan “Feraizcizade
Matbaası”nı kurdu ve 1884 –
1886 yılları arasında yazdığı
eserleri bu matbaadan çıktı.
Türkiye’nin ilk oyun yazarı
unvanına sahip olan Mehmet
Şakir’in ilkleri bununla da
kalmadı ve Bursa’nın ilk sanat ve
edebiyat dergisi olan “Nilüfer”i
çıkardı ve 1886 yılı Aralık ayında
yayına başlayan dergi 5 yıl
boyunca devam etti. Nilüfer’in
kapanmasının ardından 3 sayı
süren “Gündoğdu” dergisini
yayınladı. Tiyatro oyunları
yazmak dışında yaptığı farklı
işler arasında salnamecilik de
bulunuyordu. 1301 ve 1302
yıllarına ait salnameler yazdı.
1892 yılında Bursa Mekteb-i
Dadi-i Mülki’sinde Edebiyat
ve Ahlak dersleri, 1897 yılında
ise Kimya dersleri verdi.
Türkçe’nin sadeleştirilmesi
yolunda önemli adımlar atan
Mehmet Şakir, yazdığı tiyatro
oyunlarında bu durum net
olarak görülüyordu. Tüm dillerin
kaynağının Türkçe olduğunu
savunarak, bu düşüncesini
alacağı tepkilerden çekinmesine
rağmen büyük bir kararlılıkla
“Persenk” adlı eserinde açıkladı.
Tanzimat yıllarında yazılan ilk
dilbilgisi kitabı olarak kabul
in addition to writing plays. He
wrote yearbooks for the years
1301 and 1302. He gave courses
on literature and ethics in 1892 at
the Bursa Mekteb-i Dadi-i Mülki
and chemistry courses in 1897.
Mehmet Şakir took important
steps in simplifying Turkish
which is reflected clearly in his
plays. He was of the opinion
that Turkish is the source of all
languages and wrote this down
without being frightened of the
reactions that it would receive
in his work entitled “Persenk”.
He received attention during
the Tanzimat years with Persenk
which is accepted as the first
grammar book and also laid the
foundations for a long debate
that would continue to be
researched years after his death.
The name that Feraizcizade
Mehmet Şakir used for this
work of his that he prepared
two handwritten copies for was
“Adem Dili” (Language of Men)
and he defined Turkish as the
Sun. According to him, all other
languages were derived from
Turkish just like the planets
breaking off from the Sun. This
theory was accepted years later
during the 3rd General Assembly
of Turkish and the work known
as “Persenk” was the first step
for the “Sun Language Theory”
which was to emerge years later.
The influence of Moliere is very
apparent in all works of art by
Feraizcizade Mehmet Şakir
whose personality as an author
and playwright as well as his
awareness of language owes a
great deal to Ahmet Vefik Pasha.
He wrote İcab-ı Gurur or İnkilab-ı
Muhabbet in 1885 following his
first work of art entitled İnatçı
or Çöpçatan which was also
published in the same year. The
plays entitled Evhami (1886), Kırk
Yalan Köse (1886), Teehhül or
İlk Gözağrısı (1886) and “Yalan
Tükendi” published in 1886
followed. The common point of
all his works was the effect of
Ahmet Vefik Pasha and Moliere
on Feraizcizade Mehmet Şakir.
Whereas the main themes of his
Feraizcizade Oda Tiyatrosu, Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu