pasta mutfağı
104
İlk lokmayı ağzınıza attığınızda
hissedin, gözleriniz onda olsun. Aşk
sofrası ya, adı üzerinde, bir yudum da
sihirli aşk şarabından için. Aşk şarabı
sıcak, leziz ve zehir gibi acı. Aşkın tüm
gizemleri onun içinde saklı. Belki içimi
kolay olacak bir anda çarpılacaksınız,
belki damağınıza yapışacak o keskin
aroma. Kurtulmak öyle zor olacak
ki... Ama sonunda ne olursa olsun
yudumlayacaksınız. Hayır, hayır,
konumuz şarap değil… Aşk sofrasının
olmazsa olmazından bahsedeceğiz.
Sizi, kalbiniz boşken bile âşık
hissettiren, içmeden sarhoş eden, hem
acı hem tatlı…
Çikolatanın böyle yüceltilmesini, bir
pazarlama stratejisi olarak görenlerimiz
de azınlık değildir hani. Son yıllarda
çikolatanın yükselen trend olması,
her şeyin çikolatalısının yapılması,
çikolatanın her şekilde ve aroma ile
üretilmesi böyle düşünmemize sebep
oluyor haliyle. Ama geçmişini ve
konuyu araştıran bilim adamlarının
söylemlerini göz önüne alırsak eğer,
çikolata doğal bir mutluluk hormonu
hapı. Kakao çekirdeklerini işleyip bir
içecek haline dönüştürmeyi keşfeden
Aztekler’de bile yöneticiler, rahipler,
rütbeli askerler ve onurlandırılmak
istenen tüccarlar bu özel içeceği
tadabiliyorlardı. Yani çikolata son
döneme kadar, hep lüks bir tüketim
ürünüydü. Her kesimin kolaylıkla
ulaşabileceği bir lezzet haline gelmesi,
küreselleşme ve yeni teknolojilerle
işçilik maliyetlerinin düşürülmesi ile
sağlandı.
Tüm bunların yanında, çikolatanın
faydaları da saymakla bitmiyor. Belli
bir miktarda tüketilen, kakao oranı
yüksek, yağ oranı düşük kaliteli bir
çikolatanın, insan sağlığına faydalı
olduğu bilinen ve kanıtlanan bir gerçek
artık. Antioksidan özelliğe sahip
olması, kansere karşı vücudu koruyor.
Aşk sofrasındaki “siyah inci”
Çikolata
Özge Erol
Bir aşk sofrası kurun. İsterseniz kırmızılar olsun içinde ya da
bembeyaz dizin her şeyi yan yana… Güzel bir başlangıç olsun
tabağınızda. Biraz heyecan, biraz merak...