99
toplantıda konu yine şarap olmuş. Öyle
ya Osmanlı yüzyıllarca, topraklarında
üretilen yüz milyonlarca litre şarabı Orta
Avrupa’ya ihraç etmiş, yüz binlerce altın
kazanmıştı… Rakamlar çok çarpıcı.
1904 yılına dek, yılda 300 milyon litre
civarında şarap ihraç ediliyormuş.
Bugün ülkemizdeki toplam şarap
üretimi o tarihte ihraç edilen miktarın
beşte biri...
Bursa ihracatlarda önder bölgelerden
birisiymiş. Keşiş Dağı’nın (Uludağ) her
yerinde şaraplık üzüm yetiştiriliyormuş.
Mudanya sırtları, Orhaneli, İnegöl, İznik,
Gemlik, Orhangazi ve Karacabey de
şaraplık üzüm bağlarıyla doluymuş...
Uludağ’ın Kızık köyleri, Misi, Orhaneli
ve Geçit almış yürümüş... Her yer
üzümlerle doluymuş. Keşiş Dağı’nın
üzerinde yüzyıllar öncesinden kalan
Bakus mabetleri her yerdeymiş.
Bakkhalarla şarap şenlikleri
yapılıyormuş her bağ bozumunda.
Yöredeki kazılarda bulunan eski
Roma, Bizans ve Prusya sikkelerinin
üstlerinde Bakus figürleri yer alıyormuş.
Osmanlı’nın şarap ihracatındaki en
önemli limanlarından birisi ise Tirilye
olmuş.(Zeytinbağı) Bugün Tirilye’ye
giderseniz, her evin önünde bir asma
dikili olduğunu göreceksiniz.
Gelelim 40 yıl öncesine... 1959–60
yıllarında Bursa’da 19 şarap işletmesi
varmış ve milyonlarca litre şarap
üretiliyormuş. Örneğin, 1960 yılında
16 000 hektar bağ alanından kayıtlı
1.269.400 litre şarap üretilmiş.
Kayıtlı olmayanlarla birlikte bunun
3.000.000 litre civarında olduğu tahmin
ediliyor. Misi, Geçit, eski İzmir yolu
hatta şimdiki Korupark’ın yanında
şaraphaneler varmış ve her yer
bağlarla örülüymüş. Büyüklerimizden
dinlemişizdir; o tarihlerde Mudanya’ya
trenle gidilirken, yolcular Mudanya
tepelerinde yavaşlayan trenden inip
bağlardan üzüm koparıp yerlermiş.
Bursa’nın kendine has üzümleri varmış:
Mudanya üzümü, müşkile, çavuş,
rezaki, beylerce, irikara, bostancı,
beyaz şıralık, pembe şıralık, misket,
çağrışan karası gibi... Alkol oranı %
12,2 ile 14,2 arasında değişen şaraplar
üretilirmiş. Üzümler toplanır, tahta
preslerde sıkılır ve yöredeki meşe
ağaçlarından yapılan fıçılara konulur
saklanırmış. Yani üzüm, bölgenin
yani bizim preslerimizden, bizim
fıçılarımızdan, bizim ağaçlarımızdan ve
bizim ustalarımız tarafından yapılmış.
Üretimde çalışan şarap ustaları da
bizim insanımızdanmış. Nasıl üzülmez
ki insan... Bu kadar her şeyi bize ait
bir değer nasıl “ıskalanır”, kaybolur ve
azalır? Sorarım size, ülkemiz bir sanayi
ülkesi mi? Şayet cevap evet ise hangisi
“bizim” sanayimiz... Yani, teknolojisi
ithal, motoru, plastiği, lastiği, çelik sacı
ve yönetimleri ithal otomotiv mi bizim
sanayimiz ya da dokuma makinaları,
baskı makinaları, dikiş makinaları
ithal, sentetik ipliğinin hammaddesi,
pamuğu, keteni ithal tekstil mi “bizim”
sanayimiz? Yoksa, hammaddesi en
güzel iklim ve toprak şartlarına sahip
Anadolu’da yetişebilecek üzüm olup,
yüzyıllarca hatta bin yıllarca tarih ve
deneyim sahibi olduğumuz “şarap” mı
“bizim” sanayimiz?
Anadolu’nun şarap tarihi 6000 yıllık...
Oysa Anadolu’dan 3500 yıl sonra
ve yine Anadolu’dan alınıp fideleri
götürülerek üzümle tanışan Fransa
yılda şaraptan 10 milyar dolar döviz
kazanıyor. Daha 150 yıllık şarap
tarihine sahip Avustralya ve Güney
Afrika yılda 2,5 milyar dolar şarap
ihracatı gerçekleştiriyorlar. Bizdeki
rakamı bilmek ister misiniz? Toplam
şarap üretimimiz şu anda 70 Milyon
litre civarında.(100 senede 5–6 misli
küçülmüş) Üretici sayısı 70 civarında
(40 yıl önce sadece Bursa’da 19 üretici
varken, bugün bir tek faal üretici var),
ihracatımıza gelince; yılda 2,5 milyon
litre ihracatımız var. 100 yıl öncesine
göre 120 kat azalmış ve sadece 9
milyon dolar gelir elde ediliyor.
Dünya şarap ihracatı 30 Milyar dolarlar
civarında. Böylelikle neleri “ıskalamış”
olduğumuz kolayca görülüyor. Daha
dünya nüfusunun yarısının şarap
tüketmeye başlamadığı ama 10 yıl
içinde başlayacağı düşünüldüğünde
kayıp daha belirgin görülüyor.
Kaçıp gidenlerden bahisle kötümser
bir tablo ortaya koymuş olabilirim.
Hiç mi hoş gelişme yok şarapta
diye sorabilirsiniz. Tabi ki var. Şarap
tüketimi çok daha bilinçlenmeye
başladı. İnsanımız, daha çok dışarıda
yemek yemeye, iş toplantılarını,
kutlamalarını akşam yemeklerine
taşımaya başladı. Yurt dışı gezileri ve
ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı
arttıkça şarap bilinci de arttı. Buna
paralel olarak şarap üreticileri de
bağcılıkta ve şarapta kaliteye daha çok
önem vermeye başladılar. Denetimler
de keyifsiz ve düzensiz şarap üretiminin
önüne geçti. Şarabı severek ancak
bilerek tüketme ihtiyacı arttı. Şarap
kursları, tadımlar her geçen gün
çoğalıyor. Üretici sayısı yavaş da olsa
artmaya başladı. Bursa’mız da bundan
payını aldı. 2000 yılına gelindiğinde
Bursa’da tek bir şarap üreticisi
kalmamışken, 2003 yılında Tirilye’de
butik ve kaliteli şarap üretimiyle bir
şaraphane kuruldu. Adını bölgemizde
yaşadığına inanılan ve adına tarihte
şenlikler, mabetler yapılmış olan
şarap tanrısı “Bakus”ten alan bu yeni
şarap üreticisi adeta “kaybolan bir
değeri geri kazanmak “ adına kaliteli
butik şarap üretimi yapıyor. Ben halen
Geçit’ten geçerken, sağda Çin Çin
Şaraphanesi’nin terk edilmiş binasına
ve Bademli yolu girişindeki Nilüfer
Şaraphanesi’nin yıkıntılarına bakarken
buruk hislerle doluyorum.
Keyif ve ağız tadı dileklerimle…